Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Ekim 2014 Çarşamba

Otomobil sahibi mi olmalı yoksa ihtiyacın olduğunda kiralamalı mı? Uzun Dönem Kiralama...

Yazımın geçen ayki bölümünde; canın istediğinde, istediğin araca, ihtiyacın olduğu süre kadar sahip olmak ve buna en iyi hizmet, en uygun koşullarla ulaşmanın insana büyük bir özgürlük verdiğini, üstelik de her seferinde başka bir otomobil kullanma imkanıyla oldukça da eğlenceli bir yöntem olduğunu vurgulamış ve günlük araç kiralama hizmetlerinin inceliklerinden bahsetmiştim.

Ancak araç kiralama pazarı denilince kuşkusuz iki farklı hizmetten söz ediyoruz. Bir tarafta günlük kiralama hizmeti varken, diğer tarafta ise operasyonel, yani uzun dönem araç kiralama hizmeti bulunuyor.



Uzun dönem araç kiralama sistemi aslında çok karmaşık değil. İşletmeler ihtiyaç duydukları araç miktarını ve araç cinsini belirlendikten sonra, satın alma yerine bu araçları uzun dönem kiralama konusunda uzman bir veya birden fazla tedarikçiden kiralama yoluna giderek kullanmaya başlıyor. Bu kiralamalar genelde 12, 24 veya 36 aylık sürelerle yapılıyor ve yapılan sözleşme gereği süre bitiminde araçlar tekrar teslim ediliyor. Yani şirket veya işletmeler sadece belirlenen kira bedelini ödeyerek otomobilin kullanım hakkına sahip olmuş oluyor. Kiralama şirketleri ise işletmelerin ihtiyaçlarını karşıladıkları gibi sürekli yeni otomobillerin yollara çıkmasını sağlayarak, hem yakıt tüketiminin ve karbondioksit salınımının azaltılmasına, hem de ülke ekonomisine ciddi katkı sağlamış oluyorlar. Ayrıca otomotiv sektörü için büyük bir müşteri olan uzun dönem araç kiralama şirketleri, sektörün gelişimine de önemli katkı sağlıyorlar. Yapılan kiralama sözleşmesinin bitmesiyle birlikte, bu araçlar ikinci el pazarına sunularak bu sektöre de ciddi katkı sağlanmış oluyor.

Filo yönetimi konusunda bir çalışma olan CVO Kurumsal Araç İzleme (Corporate Vehicle Observatory - CVO) Barometre'nin 2014 sonuçları açıklandı. Araştırma büyük ölçekli şirketlerde operasyonel kiralamanın finansman tercihi olarak öne çıktığını gösteriyor. Bulgulara göre 100'den fazla kişinin çalıştığı şirketlerin yüzde 27'si ana finansman çözümü olarak operasyonel kiralamayı tercih ediyor.

Araştırma kapsamında bilgilerine başvurulan profesyoneller, operasyonel kiralamanın sabit gider avantajına dikkat çekerken, araç bakım ve yönetimi için ekstra kaynak ayırma gerekliliği barındırmayan operasyonel kiralama yönteminin yakında daha da yaygınlaşacağını düşünüyorlar. Büyük şirketlerde çalışan profesyonellerin yüzde 40'ı operasyonel kiralamayı tercih etmelerinde ana etmen olarak bütçe kontrolünü gösteriyor.

Türk şirketlerinin tamamen dış kaynak yöntemini tercih etme sebepleri Avrupalı şirketlere kıyasla sayıca oldukça fazla. Tasarruf, sürücünün memnuniyet seviyesindeki gözle görülür artış, karar alma süreçlerine destek olan kapsamlı filo raporları, görev ve süreçlerin idaresi gibi avantajların her biri Türk şirketlerinin filo ihtiyaçlarını dış kaynak yoluyla çözme gerekçeleri arasında yer alıyor. Tercihler farklı olsa da söz konusu sebeplerin dış kaynak tercihini belirleme oranlarında Türk şirketlerinin Avrupa'ya kıyasla iki kat fazla oranda olumlu baktığı görülüyor. Türk şirketleri ise filo kiralama şirketinden öncelikle "adil fiyat" bekliyor. Araştırmaya katılan küçük şirketlerin yüzde 41'i, büyük şirketlerinse yüzde 37'si “fiyat '' kriterini ön sıraya yerleştiriyor.

İstatistikler, kiralanabilecek araç parkının şu an yüzde 10’una ancak ulaşılabildiğini ortaya koyuyor. Uzun dönem araç kiralama şirketlerinin iştahını da zaten bu kabartıyor. Bilindiği gibi, Türkiye’deki işletmelerin yüzde 95’inden fazlasını KOBİ’ler oluşturuyor ve bu işletmeler toplam istihdamın yüzde 75’ini sağlıyor. Türkiye genelinde ticari maksatla kullanılan toplam 2 milyon binek aracın 1,5 milyondan fazlası KOBİ’ler kullanıyor. Ve KOBİ’lerin yüzde 43’ünün filo araç kiralama şirketlerinin varlığından haberi bile yok. Kısacası kiralama sektörünün gelişimi KOBİ’lerden geçiyor diyebiliriz.
Türkiye’de özellikle KOBİ’ler arasında kullanımı hızla artan bir sektör haline gelen filo kiralama sektörü, büyüme hızı ülkemizde en yüksek olan sektörlerden biri. 2013 yılı sonunda filo kiralama sektörünün araç parkının yaklaşık 200 bin adete ulaştığı ve pazarın yüzde 15 civarında bir büyüme oranına sahip olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de şirketlerin toplam araç parkının ise 2 milyon olduğu ifade ediliyor. Bu ölçekte değerlendirilince operasyonel kiralamanın kurumsal araç parkı içinde ulaşması gereken önemli bir potansiyeli bulunuyor. Ancak ülkemizde de gelişmiş ülkelerde gerçekleşen araç sahipliğinde uzun dönem kiralamanın %50'lere ulaşabilmesi için biraz daha zaman var, bu önümüzdeki süreçte de operasyonel kiralamanın yönetimsel ve finansal avantajlarının firmalara anlatılması gerekiyor.

Frost & Sullivan’ın “Türkiye Filo Kiralama Pazarının Stratejik Analizi” araştırmasına göre, operasyonel kiralama şirketlerinin satın alacağı araç sayısı 2012’deki 69 bin oranından 2018 yılında 123 bine yükselecek. Analistler, Türkiye pazarının büyük olasılıkla Avrupa ülkeleri arasında en yüksek büyüme oranını yakalayarak birçok Avrupa ülkesini geride bırakacağını düşünüyor. 

Şirketlerin KOBİ’leri hedeflemesine bağlı olarak, operasyonel kiralamaya yönelik araç havuzunun 2019 yılına kadar 300 bine ulaşması bekleniyor. Sektörün aktif büyüklüğünün 2014 senesinde 10 milyar TL’nin üzerine çıktığı, uzun dönem operasyonel filo kiralama yapan şirket sayısının 29 bin’e ulaşırken, dolaşımdaki araç sayısının yukarıda da söylediğim gibi 200 bin'i geçtiği söyleniyor.

Filo kiralamanın şirket araçlarını satın alma ile kıyaslandığında, firmalara öncelikle finansal ve operasyonel avantajlar sağladığı, kiralamanın şirketlere sermayelerini araç finansmanı yerine kendi iş alanlarında kullanmalarına olanak tanıdığı artık çoğumuz tarafından biliniyor. Operasyonel kiralama ile aylık ödemelerin tamamını gider olarak göstererek vergi avantajı da yaratılabiliyor. Üstelik şirket araçlarının yönetimi ile ilgili bakım, onarım, hasar yönetimi, lastik tedarik, yol yardımı, değişim aracı hizmeti, vergi ve sigorta takibi gibi işlemlerin tümü filo kiralama şirketine ait. Bu da kurumların iş devamlılığında herhangi bir sorunla karşılaşmalarını önleyerek zaman tasarrufu ve kendi işlerine odaklanmalarım sağlamakta. Bu durum özellikle KOBİ’ler için sınırlı sayıda insan kaynağının etkin kullanımı açısından önem kazanıyor. Ayrıca satın alma yerine uzun dönem kiralama seçeneği tercih edildiğinde, araçların ikinci el satışı ile ilgilenmek durumunda kalınmayacağı için de buradaki risk de ortadan kalkmakta. Araca ait tüm olası giderlerin düzenli bir ödeme planında önceden belirlenmiş kira bedeli kadar gerçekleşiyor olması da KOBİ’ler için planlama adına oldukça önemli bir konu. 

Ayrıca, kiralama sürecinde aracın mülkiyeti ve taahhüt edilen hizmetlerle ilgili tüm riskler operasyonel kiralama şirketlerine ait. Döviz kuru, faiz, ikinci el fiyat, tahsilat, hasar/prim, enflasyon ve aracı kullanım süresi gibi riskler, operasyonel kiralamada kullanıcı için sorun olmaktan çıkıyor.
Özetle; sürekli artan otomobil fiyatları, vergiler, kasko, trafik sigortası ve bakım masrafları göz önüne alındığında otomobil sahibi olmanın ve bunu sürdürmenin yüksek bir maliyet oluşturduğunu görüyoruz. Kiraladığınızda ise araç ve araç kullanımıyla ilgili ana riskleri kiralama şirketine devrederek, son model istediğiniz marka model otomobile ihtiyacınız kadar sahip olarak araçların yönetimini profesyonellere devredip zaman ve maliyetten tasarruf sağlıyorsunuz.

Türkiye’de filo kiralama işi, 10-15 yıl geçmişe sahip, yani yeni sayılabilecek bir sektör. Orta ve küçük ölçekli şirketlerde ise henüz farkındalık seviyesi çok düşük. Ayrıca yukarıda da bahsettiğim gibi, araştırma sonuçları gösteriyor ki şirketler filo kiralama şirketinden öncelikle "adil fiyat" bekliyor ve araştırmaya katılan şirketler “fiyat '' kriterini ön sıraya yerleştiriyor.

Bu potansiyeli görenler bu anlamda özellikle online platform üzerinden girişimler yapmaya başladı. Bunlardan biri olan Otoredi , sunduğu günlük araç kiralama online platformu hizmeti yanında offline uzun dönem kiralama hizmetini de müşterilerine aynı kalitede taşımak için start vermiş. Anlaşmalı seçkin filo kiralama firmaları ile sektörde bir ilki gerçekleştirmeyi hedefleyen Otoredi’nin önümüzdeki dönemde uzun dönem araç kiralama arabuluculuğu, kiralama sektörünün yapı taşları arasında önemli bir yere taşıması olası görünüyor.

Ortaya koydukları hizmet öyle çok ta karmaşık değil. Firmaların araç kiralama ihtiyaçlarına en uygun çözümü tarafsız ve bağımsız olarak bulmak üzere, en uygun model için, anlaşmalı oldukları seçkin araç kiralama firmalarından en iyi fiyat teklifinin en hızlı şekilde verilmesinden, şirket araçlarının teslim edilmesi aşamasına kadar olan süreçte kiralama yapacak firmalar adına ücretsiz çalışıyorlar. Kısacası şirketlerin uzun dönem araç kiralamasında, filo kiralama sektörünün en güvenilir firmalarından en iyi şartları sağlıyorlar.

İddiaları ise basit olduğu kadar, filo araç kiralayacak firmaların "adil fiyat" beklentisini karşılamak için de çok etkili gözüküyor. "Bırakın size en iyi şartları almak için filo kiralama sektörünün en güvenilir firmaları ile biz pazarlık yapalım" diyorlar. Böylece şirket aracı kiralamalarınız için zaman kaybetmiyorsunuz ve araç kiralama uzmanı Otoredi sizin için en iyi teklifleri araştırırken siz de diğer işlerinize odaklanıyorsunuz.

İnternet sitesinde göze çarpan sloganlarında da vurguladıkları gibi; Kiralamak Güzeldir ve anlaşılan o ki araç kiralamanın en güzel yolu da artık böyle kanallar olacak gibi gözüküyor. Zira tüketici trendleri böylesine mecraların bundan böyle çok daha fazla kullanılacağını açıkça göstermekte. Zira, müthiş bir kolaylık!

Otomobil sahibi olmak yerine ihtiyacın olduğunda kiralamak, bundan sonra kent yaşamımızı ve hatta yaşamımızı kolaylaştıracak önemli bir trend haline gelmeye başladı. Önemli olan nereye bakacağınızdan emin olmanız. Ondan sonrası her seferinde başka bir otomobili kullanmanın keyfini çıkartmaya kalıyor. Keyifli, kazasız ve belasız sürüşler...

Unutma ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!


15 Eylül 2014 Pazartesi

Otomobil sahibi mi olmalı yoksa ihtiyacın olduğunda kiralamalı mı?

Otomobil sahibi mi olmalı yoksa ihtiyacın olduğunda kiralamalı mı? Bu sorunun cevabı son yıllarda değişiyor. Gerçektende canın istediğinde, istediğin araca, ihtiyacın olduğu süre kadar sahip olmak ve buna en iyi hizmet, en uygun koşullarla ulaşmak insana büyük bir özgürlük veriyor, üstelik de her seferinde başka bir otomobil kullanma imkanıyla oldukça da eğlenceli bir yöntem.

İhtiyaçları sınıflama konusunda bir çok örnek verilebilir ama araç kiralamak, örneğin tatile giderken hem zamandan hem de toplam tatil bütçesinden tasarruf etmenin iyi bir yöntemi, üstelik buna yardımcı olacak bir çok pratik kanal gün geçtikçe yaygınlaşmaya başladı. Ben bugün daha çok günlük oto kiralama, faydaları ve kiralarken en iyi koşullara ulaşmayı sağlayan yeni bir kanaldan bahsederken son bölümde de dilim döndüğünce ufak tefek öğütler veriyor olacağım araç kiralayacak olanlara.

Sıcak yaz ayları hemen herkesin aklında aynı düşünceyi harekete geçirir,TATİL. Ancak yaz, ya da başka bir deyişle tatil sezonu henüz kapanmadı. Önümüzdeki ay bir bayram daha var ve bazıları bu bayramı keyifli bir tatile dönüştürmek üzere planlarını yapmaya koyuldular bile. Genellikle tatilin daha verimli, daha dinlendirici ve daha eğlenceli olması için planlar yapmaya özen gösteririz.  Gidilecek bölgedeki oteller araştırılır, etrafında görülmesi gereken yerler haritada işaretlenir ve hemen ardından yola koyuluruz.

Bir yılın stresini atmak için planlanan tatiller bazıları için çoğu zaman resmi tatil günlerine denk getirilir ve bu kısa kaçış fırsatları zamanla yarışarak geçer, üstelik ailenin tüm fertleri bu yarışa katılır. Bütün keyfine rağmen son gün gelir çatar ve tatilin nasıl bittiğini bile anlayamayız. Tatile gidiş heyecanıyla sizi pek fazla zorlamamış olan yoldan geri dönüş ise tatilciler için bazen büyük bir eziyet olur. Sıkışık ve kalabalık yollar, yapılan tüm uyarılara rağmen kurallara uymayan sürücüler, polis kontrol noktaları ve hatta trafik cezaları gibi insanı "yahu nedir bu çektiğim çile" dedirten anlar dönüş yolundayken tatilcileri bir sonraki tatil planlarını düşünmeye sürükler.

Bu yazımda, tatillerini trafik stresiyle uğraşmadan geçirmek isteyen tatilciler için son zamanlarda alternatif olarak seçilen yollardan birinin üzerinde durmak istiyorum; Otomobil Kiralama.

Artık ülkemizde hemen her bölgede mevcut olan havalimanlarını kullanarak tatil bölgelerine ulaşan tatilciler özellikle havaalanlarında yaptıkları araç kiralamalarıyla tatil planlarına önemli miktarda zaman tasarrufu yaparak başlarken, keyif için çıktıkları tatilin bir trafik eziyetine dönüşmemesi için de kendilerine ve yanındakilere mükemmel bir ortam yaratmış oluyorlar. 

Peki havaalanlarından rastgele bir araç kiralamak doğru mu? Tabii ki değil. Araç kiralarken tıpkı satın alırken yaptığınız gibi üzerinden geçmeniz gereken bir çok madde bulunuyor, aksi takdirde tatilde bir de bu cefayı çekmek zorunda kalırsınız. Gitmek istediğiniz bölgenin coğrafi şartları, sizinle beraber gelen kişi sayısı, motor hacmi ve yakıt türü gibi konular kiralayacağınız aracı seçerken önemli faktörlerden sadece bir kaçıdır. Üstelik sadece doğru aracı bulmak çoğu zaman yeterli olmuyor. Vereceğiniz paranın karşılığını hizmet olarak alabilmek için aslında ihtiyacınız olan; doğru aracı doğru oto kiralama firmasından temin etmektir. Zira maalesef diğer başka sektörlerde de sık sık karşımıza çıkan "merdiven altı işletmecilik" kavramı bu sektöre de girmiş durumda. Günlük hayatınızda kullandığınız ve sizin için doğru seçim olduğuna inandığınız aracı, müşteri odaklı hizmet anlayışına sahip olmayan bir firmadan kiraladığınız zaman ummadığınız pek çok sorunla karşılaşabilirsiniz. Bu demek değildir ki sadece bilindik veya diğerlerine göre daha fazla reklam yapan firmalar tek doğru adrestir. Maalesef bu da ihtiyacın tek çözümü değildir. Bu yüzden araç seçimi yaparken kurumsallığına inandığınız firmalarla çalışmaya özen göstermek sizin yararınıza olacaktır, bunu bulmak için ise konunun gerçek uzmanlarına danışmalısınız.

Günümüzde o kadar çok araç kiralama firması mevcut ki karar vermek her zamankinden daha zor. Bu yüzden çevrenizde söylenenlere veya sadece marka franchise'larını dikkate almanıza aslında gerek yok. Sonuçta herkesin ihtiyacı veya tercihi farklı olabilir. Önemli olan optimum ihtiyaç ve tercihlerin sonucunu sağlayabilmektir. Şimdi gelin bunu nasıl araştırabileceğinize bir bakalım. En doğru "oto kiralama uzmanı"na nasıl ulaşılabileceğini görelim.

Doğru kiralamayı yapabilmenin bir kaç adımı var ve günümüz hızlı metropol dünyasında bu adımları takip etmek oldukça zahmetli ve zaman ayrılması gereken bir konu haline geldi. İyi haber ise artık bu işi bilgisayarınızın başından kolayca yapabiliyor olmanız. Örneğin dünyada bir kaç dev örneği olan ve ülkemizde de kendi alanında son zamanlarda göze çarpan internet girişimi olan Otoredi ile özenle seçilmiş olan güvenilir firmalar ağından farklı seçenekleri karşılaştırabiliyor ve ihtiyacınıza en uygun olan seçeneği rezerve ettirebiliyorsunuz. İnternet sitesinde göze çarpan sloganlarında da vurguladıkları gibi; Kiralamak Güzeldir ve anlaşılan o ki araç kiralamanın en güzel yolu da artık böyle kanallar olacak gibi gözüküyor. Zira tüketici trendleri böylesine mecraların bundan böyle çok daha fazla kullanılacağını açıkça göstermekte. İnsanlar artık evden, ofisten veya akıllı telefonlarından, ihtiyaç duydukları konuda en çok seçeneği bir arada görerek kendilerine en uygun olanına en iyi koşullarda ulaşabilmek istiyorlar. 

İşte Otoredi ve ortaya koyduğu platform da bunun tipik ve iyi bir örneği. Üstelik uluslararası rakiplerinden önemli bir ayrıntıyla ayrışarak. Yabancı rakiplerinin ülkemizde bir ofisi bile yokken, müşteri danışma hattından her saat karşınızda bulacağınız "oto kiralama uzmanları" yoluyla da en iyi koşulları sağlamak ve memnuniyetinizi sağlamaya odaklanmışlar. Sistemde yer alan 10.000 den fazla aracı karşılaştırabiliyor ve  4 adımda kredi kartınızla dilediğiniz aracı kiralayabiliyorsunuz. Müthiş bir kolaylık!

Peki nedir bu "oto kiralama uzmanı" dediğimde ise şu yanıta ulaştım; araç kiralama ihtiyacı olan kurum veya bireylere en uygun çözümü üretmek için, anlaşmalı olduğu seçkin araç kiralama firmalarından tarafsız ve bağımsız olarak müşteriye en uygun model için en iyi fiyat teklifinin en hızlı şekilde verilmesini sağlayan, rezervasyonun gerçekleştirilmesi, kiralama sözleşmesinin yapılması ve aracın müşteriye teslim edilmesi aşamasına kadar olan süreçte yardımcı olan süpermen gibi müthiş adamlar bunlar.  Üstelik anladığım kadarıyla kurumların uzun dönem kiralama ihtiyaçlarını da karşılamak üzere donanımlılar. Bu yöntemi de bir sonraki yazımda anlatıyor olacağım, şimdi günlük kiralama işini irdelemeye devam edelim...

Eğer böyle bir kanaldan kiralama yapmayacaksanız, bir an önce gitmek için sabırsızlandığınız tatilinizde kullanmak üzere kiralayacağınız araçta nelere dikkat etmeniz gerekiyor, bir de bunlara değinelim;

1) Teslim ve iade şartları
Rezervasyonunu yapacağınız aracı teslim alacağınız nokta teslim alma saati ile birlikte iade edeceğiniz noktayı ve teslim edeceğiniz saati sözleşmenizde mutlaka bulunması gerekiyor.  Bu sayede ekstra bir ücret ödemekten kendinizi koruyabilirsiniz. Bununla birlikte aracınızı teslim alırken kontrol edip herhangi bir hasar olmadığından emin olmalısınız.

2) Kasko
Kiraladığınız aracın ruhsatını kontrol ederek aracın şirket adına mı yoksa şahıs adına mı kayıtlı olduğunu kontrol etmelisiniz. Aracınız eğer şirket adına kayıtlıysa kiralık araç kaskosuna sahip olduğunu teyit ettirmelisiniz.

3) Ek sürücü
Eğer kullanımınız esnasında aracınızı sizden başka kullanacak sürücü var ise bunu mutlaka araç kiralama sözleşmesinde belirtmelisiniz. Sözleşmede ehliyet bilgileri bulunmayan sürücülerin yarattığı hasar ve arızalar kasko kapsamı dışında kalmaktadır. Bu gibi durumlarda oluşabilecek masraflar tarafınızdan ödenir.

4) Kilometre sınırı
Aracınızın kiralama sözleşmesinde herhangi bir kilometre sınırı olup olmadığını teyit ettiriniz. Kilometre aşımı söz konusu olduğu takdirde ödemeniz gereken ekstra ücretleri biliyor olmanız sizi karşılaşabileceğiniz sürpriz ücretlerden koruyacaktır.

5) Bilindik firmalardan kiralama yapın
Seçtiğiniz araç kadar çalışacağınız firmanın önemini göz ardı etmemelisiniz. Çalıştığınız firmanın uzmanlığı size bakımları yapılmış ve kiralık araç kaskosuna sahip bir araç sunacaktır. Bütün bunlara rağmen seçtiğiniz aracın kilometresinin düşük olmasına ve bakımlarının yapılmış olmasına özen gösterin.

6) İhtiyaçlarınızı doğru belirleyin
Tatil için seçtiğiniz bölgenin koşullarını dikkate alarak ihtiyaçlarınızı doğru belirleyin. Her zaman düşük motor hacmine sahip bir araç size tasarruf sağlamayabilir. Ya da her zaman hayalinizi kurduğunuz lüks araç tatil için gideceğiniz dağlık bölgede sizin için doğru araç olmayabilir. Bu yüzden aracınızı seçerken ihtiyaçlarınızı bu parametreleri dikkate alarak kararınızı gözden geçirin.

Anlaşılan o ki; otomobil sahibi olmak yerine ihtiyacın olduğunda kiralamak, bundan sonra kent yaşamımızı ve hatta yaşamımızı kolaylaştıracak önemli bir trend haline gelmeye başladı. Önemli olan nereye bakacağınızdan emin olmanız. Ondan sonrası her seferinde başka bir otomobili kullanmanın keyfini çıkartmaya kalıyor. Keyifli, kazasız ve belasız sürüşler...

yazının orijinaline ulaşmak için tıklayın




7 Eylül 2014 Pazar

Otoredi iş tanımı, kiralamak güzeldir...

Otoredi, araç kiralama ihtiyacı olan kurum veya bireylere en uygun çözümü üretmek için, anlaşmalı olduğu seçkin araç kiralama firmalarından tarafsız ve bağımsız olarak müşteriye en uygun model için en iyi fiyat teklifinin en hızlı şekilde verilmesi, rezervasyonun gerçekleştirilmesi, kiralama sözleşmesinin yapılması ve aracın müşteriye teslim edilmesi aşamasına kadar olan süreçte yardımcı olur.

Otoredi’de:
  1. Hem uluslar arası, hem Türk sermayeli güvenilir kiralama şirketlerinden oluşan bir üye iş yeri ağından araç seçersiniz. Üye işyerlerini yakından tanıyoruz. Uzun yıllardır kalitesini ispatlamış, yerli yabancı binlerce müşteriye hizmet vermişlerdir.
  2. Kalite standartları vardır. Üye işyerleri ile yapılan anlaşmalarımızda iş süreçleri ve kalite standartları belirlenmiş ve düzenli olarak denetlenmektedir.
  3. 10.000’e yakın araç içerisinde ekonomik modellerden lüks araçlara kadar en geniş seçeneklere rahatça ulaşabilirsiniz.
  4. Her araç sınıfında fiyat rekabeti vardır. Biz hizmet kalitesini sürekli kontrol ederken en düşük fiyatlı aracı içiniz rahat bir şekilde kiralayabilirsiniz.
  5. Kullanım kolaydır ve karar verirken tüm bilmeniz gerekenleri görebilirsiniz. Sitemizde ki ‘’Nasıl araç kiralayabilirim?’’ bölümünde detaylı kullanım açıklamaları vardır. Ayrıca site sizi kiralama işlemi sırasında kolayca yönlendirir.
  6. Sorularınız ve sorunlarınızda Müşteri Hizmetleri Ekibimizi ararsınız. Sizi dinler, çözüm üretiriz.
  7. Sürprizler yoktur. Aracı ve yanında almak istediğiniz diğer hizmetleri seçersiniz. Sigorta, KDV fiyatlara dahildir, gizli masraflar, senet imzalamak yoktur.
  8. Kredi kartı bilgileriniz depolanmaz.
  9. Aracınız, seçtiğiniz yer ve zamanda sorunsuz olarak teslim edilir. Kiralama şirketi ile her işlemde teyitleşiriz. Uzun süreli rezervasyonlarda araç teslimine 2 gün kala ikinci kez teyit alırız.
  10. Kiralamak Güzeldir...

Kiralamak Güzeldir

Araç kiralama sektörünün yenilikçi yüzü Otoredi , kiralık araç arayanlara çok özel fırsatlar sunuyor.
Otomobil sahibi mi olmalı yoksa ihtiyacın olduğunda kiralamalı mı? Bu sorunun cevabı son yıllarda değişiyor. Gerçektende canın istediğinde, istediğin araca, ihtiyacın olduğu süre kadar sahip olmak ve buna en iyi hizmet, en uygun koşullarla ulaşmak insana büyük bir özgürlük veriyor, üstelik de her seferinde başka bir otomobil kullanma imkanıyla oldukça da eğlenceli bir yöntem.
Otoredi, 2014 senesi Mayıs ayında otomotiv strateji ve pazarlama yönetimi danışmanlığının yanında internet girişimcisi de olan Kurthan Tarakçıoğlu tarafından yeniden yapılandırılarak uluslararası bir marka haline  dönüştürülmek üzere devralındıktan sonra "Kiralamak Güzeldir" felsefesi ile Türkiye'nin her yerinden müşterilerine hızlı ve güvenli online araç kiralama hizmeti veren yenilikçi bir elektronik ticaret platformu olmayı amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda, araç kiralama sektöründeki kaliteli ve güvenilir işletmeler ağıyla hem uluslararası, hem yerli seçkin araç kiralama markalarına ait 10.000’e yakın aracı müşterileriyle buluşturmayı hedefliyor.
Otomotiv sektöründe uzun yıllar Opel Türkiye ve Hyundai Assan gibi önemli oyuncuların üst düzey yöneticiliğini yapan Kurthan Tarakçıoğlu, günlük araç kiralama pazarını yakından tanıyan, sektörün potansiyeline ve internet üzerinden alışverişin ülkemizdeki gelişimine yürekten inanan bir ekiple hızlı bir yapılanma sürecine girişerek yenilikçi bir oto kiralama kanalını hizmete sokuyor.
"Kiralamak Güzeldir" sloganı ile sektörel bir misyonu sahiplenen yönetim ekibi, tüm projelerinde tüketicilere bu fikri yaymak ve dolayısıyla günlük araç kiralama pazarını büyütme felsefesi ile hareket ederek kiralamanın araç sahipliğine göre avantajlarını milyonlarca internet kullanıcısına anlatmak, onlara güvenilir bir hizmet sunarak araç kiralamayı yaygınlaştırmak istiyor. 
Otoredi, her gecen gün daha fazla araç ile daha fazla şehirde hizmet vermeyi hedefleyerek, müşterilerin diledikleri tarih ve şehirde, ekonomi sınıfından lüks araç sınıfına kadar yüzlerce müsait seçenek arasından aracını sorunsuz seçmesini ve alacağı hizmetten memnun kalmasını hedefliyor. Üstelik bu hizmeti Ankara, İstanbul, İzmir gibi metropol şehirlerle sınırlı tutmayıp kiralama imkanı verdiği tüm şehirlerde aynı kalitede sunmayı vaad ediyor. Bu amaçla, güvenilir ve köklü firmalarla çalışarak müşterilerin kötü bir deneyim yaşama olasılığını düşürmeyi ve kiralama sürecini başından sonuna kadar takip ederek müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutmayı hedefleyerek hizmet kalitesinin Türkiye'nin dört bir yanında aynı olmasını sağlamak üzere kendine güvenilir bir günlük  araç kiralama ağı kurmuş.
Güçlü bir IT altyapısı, müşteri hizmet ekibi ve süreç yönetimi uygulamaları ile kurumsal bir yapıya sahip olan araç kiralama markaları ile yapılan anlaşmalarla iş süreçleri ve kalite standartları belirleyerek düzenli olarak hizmetini denetlemeyi amaçlıyor. 10.000’e yakın araç içerisinde ekonomik modellerden lüks araçlara kadar en geniş seçenekleri sunarken yarattığı fiyat rekabeti ile de iyi hizmet ve iyi fiyatı yan yana sunmayı amaçlıyor.

Kullanıcı dostu bir site yaratmak amacıyla, kolay kullanımı, açıklamaları ve kullanıcıyı yönlendiren yapısı ile müşterilerine araç kiralarken tüm alternatifleri ve şartları görüntüleme imkanı sunmakta. Müşteriye araç tesliminde sürpriz masraflar çıkartmayan, kart bilgilerinin depolanmadığı, rezervasyonların birebir  takip edildiği, güvenle  araç kiralama yapabileceğiniz bir platform oluşturan Otoredi nin Müşteri Hizmetleri Ekibi ise müşteriyi dinleyerek daima alternatif çözümler üretebilme kabiliyetine sahip.


18 Ağustos 2014 Pazartesi

Artık kötü otomobil yok, çünkü hepsi iyi. Peki hangi otomobili almalı?

ABD’de otomotiv sanayisi, reyting kuruluşu JD.Powers’ın raporlarını umutla bekler. 1996 yılı nihai raporu “ARTIK KÖTÜ OTOMOBİL YOK, ÇÜNKÜ HEPSİ İYİ” gözlemiyle başlıyordu. Otomobil şirketleri için sektörde kullanılan hiçbir teknoloji artık sır değil. Rekabette yeni savaş alanı ne motor ne de klima, artık tasarım, garanti, servis hizmeti, imaj ve ödeme paketi önemli. Peki hangi otomobili almalıyım dediğinizde ise hepsi iyi olduğu için kafalar biraz karışmaktaydı. Ama teknoloji ve girişim dünyası buna da çare buldu ve yeni otomobil alacakların işini kolaylaştırdı.

Aracınızı değiştirmeye veya yeni bir otomobil satın almaya karar verdiniz. Bu noktada hangi modeli istediğinize dair bir fikriniz olabilir, ancak araçların artı ve eksilerini analiz edip en uygun aracı seçmek için çok acele etmeyin.
Günümüzde o kadar çok marka ve model mevcut ki karar vermek her zamankinden daha zor. Otomobil sahibi olmak bazıları için takım tutmaya benzer, başka bir araçla kendi araçlarının kıyaslanmasına bile izin vermezler.  Bu yüzden çevrenizde söylenenlere ve herkesin diline doladığı popüler markalara  çok da fazla itibar etmemeye dikkat edin. Sonuçta herkesin ihtiyacı ve zevki farklıdır. Nasıl olursa olsun otomobil araştırmak ise işin zevkli taraflarından, şimdi nasıl araştırabileceğinize bakalım.

Doğru aracı bulmanın bir kaç adımı var ve günümüz hızlı metropol dünyasında bu adımları takip etmek oldukça zahmetli ve zaman ayrılması gereken bir konu haline geldi. İyi haber ise artık bu işi bilgisayarınızın başından kolayca yapabiliyor olmanız. Örneğin dünyada bir kaç dev örneği olan ve ülkemizde kendi alanında tek göze çarpan internet girişimi olan otoneo.com ile bayide fiziken bulunarak test sürüşü yapma imkanının dışında, farklı otomobillerin özelliklerini karşılaştırabiliyor, ücretsiz olarak bayilerden teklif toplayabiliyor ve beğendiğiniz otomobili rezerve ettirebiliyorsunuz. İnternet sitesinde göze çarpan sloganlarında da vurguladıkları gibi; sıfır oto satın almanın en yeni yolu artık böyle kanallar olacak. Mevcut tüketici trendleri ise böylesine mecraların bundan böyle çok daha fazla kullanılacağını açıkça göstermekte.

Yeni araç alırken cevaplamanız gereken aşağıdaki 12 soruyu artık oturduğunuz yerden yanıtlayarak size en uygun modele ulaşıyorsunuz. Ancak öncelikle karar vermeniz gereken şey ise sizin için önemli olan bu unsurları belirlemeniz.

1) Ne kadar ödeyebilirsiniz?
Ataların deyimiyle ayağını yorganına göre uzatmak, yani alacağınız aracın bütçenize uygun bir araç olması her zaman akıllıca bir yaklaşımdır.  Örneğin, Mercedes’e hayran olduğunuz için bir Mercedes satın alabileceğiniz anlamına gelmez ama lüks bir aracın özelliklerine sahip bütçenize daha uygun başka bir araç bulabilirsiniz. Bunun için önce bütçenizi belirlemelisiniz.

2) Bir otomobilde en çok ihtiyacınız olan şeyler nelerdir?
Sonra da diğer ihtiyaçlarınızı belirlemelisiniz. Bu süreç işin daha da gerçekçi düşünmenizi gerektiren kısmıdır ve en başta söylediğim gibi artık kötü otomobil yoktur. Dolayısıyla yakıt tüketimi, beygir gücü, vites tipi, iç hacmi ve güvenlik özellikleri gibi bir çok konuyu analiz etmelisiniz.

3) Peki yeni otomobilinizin hangi konfor özellikleri olmasını istersiniz?
Bu soru bir öncekinden biraz farklı, çünkü burada sizin için elzem olan ihtiyaçları değil ama olmasını tercih edeceğiniz özellikleri düşünmelisiniz. Örneğin sunroof, deri koltuklar, navigasyon sistemi ve benzeri özellikler…

4) Yılda ne kadar yol yapıyorsunuz?
Çok seyahat edenlerden misiniz? İşinize otomobil ile mi gelip gidersiniz? Haftasonları gezmek için bir otomobile ihtiyacınız oluyor mu? Şehirden veya toplu taşımadan uzak bir yerde mi oturuyorsunuz?
Uzun seyahatler yapıyorsanız konforlu bir araç, geniş bir aileniz varsa herkese yetecek geniş iç hacmine sahip bir araç, şehir içinde çok kullanıyorsanız yakıt tüketimi daha düşük ve kolay park edilebilir araçları düşünmelisiniz.
Ayrıca şunu da hatırlatmak istiyorum ki, otomotiv sanayii tarafından normal yaşam koşullarına sahip bir şehirlinin yıllık 15.000 km araç kullanması ortalama bir değer olarak kabul edilmektedir.

5) Zorlu yollar
Yaşadığınız yerde asfaltsız yollar var mı? Bir yerden başka bir yere alet edevat veya ağır teçhizat taşımanız gerekiyor mu? Kar ve yağmurun çok yağdığı bir bölgede misiniz? Off-raod tarzı, doğayla iç içe olma merakınız var mı veya böyle bir ortamda mı yaşıyorsunuz? Bu sorulardan birine cevabınız, evet ise, 4 çekişli bir sedan veya SUV kasasına sahip araçları düşünmeniz daha iyi olur.

6) Yeşili sever misiniz?
Ben seviyorum ve herkesin de sevdiğini umuyorum. Sadece yeşili ve doğayı sevmek değil, cebinizi de düşünmeniz lazım. Petrol fiyatları yükseliyor ve bundan sonra yükselmeye devam edecek. Önyargılara kapılmadan yakıt tüketimi düşük ama işlevi büyük bir araca sahip olabilirsiniz. Her SUV benzini içiyor, her küçük otomobil ise yakıtı kokluyor diyemeyiz. otoneo.com'a girdiğinizde, araç karşılaştırma bölümünü kullanarak diğer bir çok kriterle birlikte farklı kasalardaki araçların yakıt tüketimlerini de karşılaştırabiliyorsunuz.

7) Otomobilinizi başka kim kullanacak?
Otomobilinizi sizden başka sürecek olanlar var mı? Otomobilde kimleri taşıyacaksınız? Yaşlı kimseler için alçak otomobillere binip inmek daha kolaydır, çocuklu aileler için ise daha geniş ve daha çok güvenlik özelliği olan araçlar tercih edilmelidir.

8) Otomobilim güvenli olmalı...
En hassas ve en çok yanılgı payı olan özelliklerden birisi güvenlik özellikleridir. Artık her araçta airbag, çocuk koltuğu güvenliği ve ABS gibi fren özellikleri mevcut. Bunların dışında araçların güvenlik puanlarına dikkat etmelisiniz. Bu puanlar, çarpışma testleri, kazadan sakınma başarısı, devrilme direnci ve arka çarpma testleri sonucunda verilir. İstediğiniz aracın güvenlik puanlarına bakmanız karar aşamasında çok yardımı olacaktır.

9) Güç ve Performans bağımlılığınız varmı?
Motorun bağırışı, ayağınızın ucundaki yüzlerce beygiri hissetmek, sıfırdan yüze ulaşırken koltuğa yapışmak gibi şeyler bazıları için her şeyden önemlidir. Eh, o zaman size Türkiye yollarına biraz fazla bile olsa umurunuzda olmayacak bir otomobil gerekebilir.

10) İkinci el değeri
Yakın bir gelecekte satmayı düşünmüyor olsanız bile ikinci eli güçlü, az değer kaybeden ve kolay satılabilen bir araç acil ihtiyaç dönemlerinde size gerekli esnekliği sağlar.

11) Dış görünüş ne kadar önemli?
Otomobiller insanların kişiliklerini ve mevkilerini yansıtır derler. Eğer otomobilinizin kişiliğinizin bir yansıması olmasını tercih ediyorsanız pişman olmamak için ona göre karar vermenizde fayda var. Spor otomobillere binen marjinal emekliler görülebilmekle birlikte, örneğin genelde gençler ve yetişkinler arasında otomobilin tasarımıyla ilgili önemli tercih farkları oluşabilmektedir.

12) Servis ve Tamir
Sürücülerin otomobillerini servise götürmeyi sevdikleri pek söylenemez, otomobil tamirine para vermeyi sevdikleri ise hiç söylenemez. Bazı araçlar da böyledir, servise gitmeyi pek sevmezler, bu araçları araştırır ve kararınızı ona göre verirseniz aracınızla mutlu bir çift olabilirisiniz. Ayrıca araçların garanti kapsam ve sürelerini de sormayı unutmayın.

İşte tüm bu soruları yanıtlayabilmeli ve bu yanıtları karşılayacak en optimum otomobili satın almalısınız, aksi takdirde aklınızda her zaman "acaba seçimde hatamı yaptım" şüphesi kalabilmektedir. Ancak tatmin edici, arkada hiç bir şüphe bırakmayacak bir sonuca ulaşmak için atmanız gereken iki önemli adım daha var.

I) Test sürüşü
İstediğiniz özellikleri belirleyip hangi araçların bu kriterlere uyduğunu meydana çıkardıktan sonra en yakın bayiye gidip mutlaka bu araçlarla deneme sürüşü yapmayı talep edin ve mutlaka deneyin. Aradığınız özelliklere sahip bir araç, kendinizi içinde konforlu hissedeceğiniz anlamına gelmez. Test sürüşü ile aracı satın alma günlerini farklı zamanlarda yapın, böylece aracı test ederken işin finansal boyutuna değil sadece araca odaklanabilirsiniz.

II) Fiyat tekliflerini yarıştırın
Eski usulde yüz yüze veya telefonla yapılan pazarlıklar oldukça zaman alan ve kimi zaman da en iyi sonuca ulaşmayan "dostlar alışverişte görsün" misali süreçlerdi. Ancak artık istediğiniz aracı belirledikten sonra, yerinizden bile kalkmadan en uygun koşullara ulaşabiliyorsunuz. Örneğin www.otoneo.com belirlediğiniz şehirlerdeki bayilere isteğinizi gönderip, en geç 48 saat içinde onlardan gelecek fiyat ve diğer teklifleri toplamanızı sağlayacak bir sisteme sahip. Teklif isteme süreci tamamen ücretsiz olduğu için en uygun koşulları sağlayana kadar da teklif istemeye devam edebiliyorsunuz. 

Üstelik bazen bayilerin stoğunda kalmış araçlar olabiliyor ve işte bu sistemde oldukça uygun indirimlerle size onu da teklif edebiliyorlar, bunun adına "alternatif teklif" koymuşlar. Bir de "fırsat araçları" bölümü var ki yemede yanında yat. Bu bölümde ise piyasa koşullarına nazaran oldukça yüksek indirimlere sahip araçlar var. Yani bir taraftan istediğiniz araç için yetkili bayilerden teklif toplarken diğer taraftan "Fırsat Araçları" galerisini de takip edebiliyor ve belki de bulunmaz bir fırsat yakalayabiliyorsunuz.

Anlaşılan o ki; "hangi otomobili almalıyım" sorusuna yanıt verebilmek artık çok kolaylaştı, önemli olan hangi soruları soracağınızı bilmeniz ve nereye bakacağınızdan emin olmanız. Ondan sonrası, yeni otomobilinizin keyfini çıkartmaya kalıyor. Keyifli, kazasız ve belasız sürüşler...

Unutma ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!

"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde tekrar görüşmek üzere...

Yazının orijinaline ulaşmak için otomobilnews e-dergi indiriniz...


20 Temmuz 2014 Pazar

Uçamazsan Koş, Koşamazsan Yürü, Yürüyemezsen Sürün.

Profesyonel yaşamı geride bırakıp kendi yolumu çizmeye karar vereli tam üç sene oldu bu ay. Sektör bilgi ve deneyimimi meslektaşlarıma aktarma ümidiyle danışmanlık şirketimi kuralı da 2,5 sene kadar oldu. Yeni yolumda yürürken, kazın ayağının pek de öyle hayal ettiğim gibi olmadığını anlayıp girişimci tarafımı da bu süreçte danışmanlık etiketimin yanında harekete geçirerek internet girişimi dünyasına da adım attım. Bu sebeple mesleğimi soranlara danışman/girişimci diyorum. Şimdilik tüm işler otomotiv odaklı gidiyor. Kötü gitmiyor, şükürler olsun.

Benim hikayeme belki sonradan daha detay girerim ama bu yazımda biraz kendime hatırlatıcı tavsiyeler vererek kıssadan hisse okuyucularıma da kılavuzluk etmeyi ümit ediyorum.

Aslında işler profesyonel yaşamdakinden çok ta farklı esaslara sahip değil. Bir girişimci/danışman olarak başarılı olmak için kendini diğerlerinden ayrıştırma yolunda elinden geleni yapmalısın. Bunu sağlamanın yolu ise gezegendeki en iyi müşteri veya paydaş memnuniyetini sunabilmekten geçiyor.

İster bir girişim içerisinde bulun ve çevrende paydaşların olsun istersen de bir müşterine danışmanlık veriyor ol, girişimci/danışman olarak başarılı olmak için tamamıyla ve kesinlikle kazan-kazan tarzı geliştirmen gerekiyor. Bu, senin ve iş ilişkisi içerisinde oldukların için değer yaratan ve ilişkiyi ileriye götüren bir yaklaşımdır. Nihai başarı, iç kaynaklarını ve güçlerini nasıl kullandığına, bunun yanı sıra bulunduğun işlerde zorlukları çözmek, gereksinimleri karşılamak ve bunu yaparken de pozitif ve enerjik olmak için ne gerekiyorsa yapma yeteneğine bağlıdır. Bunları yaptığında, herkes kazançlı çıkacaktır.

Senin doğanda zaten var ama aşağıdaki şu 20 noktaya dikkat et:

1. Yapacakların veya yapılmasını tavsiye edeceklerin için tüm sorumluluğu baştan kabullen. Yapabileceğinin en iyisini vermeye odaklan ve ileriye atıl.

2. İyimser ve olumlu beklentiler içeren bir tutum geliştir. En iyisini yapabileceğini hayal et ve acımasızca kendinden bunu bekle. Unutma ki iyimserler, tavırlarını disipline etmeyi kendi lehine çevirebilen basit insanlardır.

3. "ASLA PES ETME" tarzı için kendini ve çevreni daima motive et. İş ilişkisinde olduklarına ne olursa olsun, onlar için orada olacağını hissettir. Diğer bir deyişle, anlaşmanız ne olursa olsun bunun ötesine geçmekten de geri durma.

4. İletişim becerilerini geliştirmeye ve çevrenle iletişimde kalmaya devam et. Ne hissettiğini ve düşündüğünü insanların bilmesinde hiç bir sakınca yok, zira sen kötü değil iyi şeyler düşünen birisin. Örnek ol, olamıyorsan da iletişimde kal. İletişimde bir arıza olduğu zaman kaos olur. Biliyorum sabır istiyor ama dinleme becerilerini geliştir. Bazen çevrendekiler ne bekledikleri hakkında açık olmayabilirler, bu yüzden bekleneni anlamak için soru sormaktan çekinme.

5. Kendine inan. Eğer benlik saygını yüksek tutarsan, sınırın gökyüzüdür. Artık liderlik etme, çok yoruldun... Dönüp arkaya bakma, yeni misyonun bilgi yaymak ve yol göstermektir. Bunun için daha çok oku ve paylaş.

6. Esnek ol. Esnekliğini üst düzeyde tutabilirsen yeni işler, yeni müşteriler ve yüksek potansiyelli insanları yanına çekeceksin.

7. Hedefler belirle. Aklında belirli hedefleri olan bir eylem planı varsa, hedeflerine ulaşmak daha kolay olacaktır. Unutma, eğer planlamada başarısız olursan, başarısızlığı planlamış olursun.

8. Kendini organize et, zamanını ve yapılacak işler listeni sistematik olarak güncelle. Ve onlara uymak için gerekirse uykusuz kal.

9. Bir sorunun birden fazla çözümünü bulmaya çalış. Ayrıca her zaman bu sorunları çözmek için yaratıcı yollar ara. Beyin fırtınasının gücüne inan, çevrendekilerin gücüne inan, şans ver ve gerçek bir vizyoner ol!

10. Mutlu ol! Mutlu olduğunda, çevrendekiler de mutlu olacaktır.

11. Fikirleri hızlı uygula. Geri durma ve ayrıntıları ile oyalanma ya da ilk başta mükemmel olması için çalışma. Çevreden gelecek fikirlere daima açık ol ve yeni fikirler için çevreni sık sık çimdikle.

12. Güçlü yönlerini kullan ve diğer konuları delege et. Her şeyi kendin yapmaya kalkma. Şunu kabul edelim ki - başarılı olmak için, her şeyi yapacak için en iyi kişi olmadığını artık öğrenmen gerekiyor. Sana yardımcı olmak için doğru insanları bul, onlar zaten kendi maaşlarını çıkartırlar.

13. Sadece sevdiğin işleri yap. Eğer sevmediğin işi alırsan, ya kötü bir iş yapıyor olacaksın ya da işi tamamlamak için çok uzun zaman harcama riskin olacak. Hiç kimseden her şeyi yapması beklenmiyor. Aksine, seni başarılı kılan sevdiğin işi yaparken bunu tutkuyla yapıyor olmandı, bunu unutma.

14. Sadece sana enerji verebilen insanlarla çalış. Yeteneklerini kucaklayacak, çalışma biçimini anlayacak ve hatta sana ilham verebilecek paydaşlar veya müşteriler bul. Kapını açık tut.

15. Giderlerini sınırla. Karlı olursan daha başarılı olacaksın. Esas konu para değil, ne kadar az stres yaşarsan ve elin ne kadar rahat olursa motivasyonun, motivasyonun ne kadar yüksek olursa da başarın artacaktır.

16. Cömert ol. Bilgi vermek veya karşılığında hiçbir şey almamaktan, insanlara yardımcı olmaktan korkma. Bu harika bir duygu, ve insanlar bunu hatırlıyorlar. Onları fırsat buldukça sofrana da davet et.

17. İnsanlara önem ver ve onlara inan. Unutma ki, hangi meslek kademesinden olursa olsun her bir birey kendi krallığının kralıdır. Bu yüzden herkes saygıyı hak eder. Herkesin içerisinde bir cevher yatar, bunu bil ve düşüncelerine dikkat et. Düşüncelerin sözlerini, sözlerin ise kaderini belirler.

18. Sabırlı ol. Mücadele et ama unutma ki "doğru zamanda doğru yerde olmak" gibi bir gerçek var. Bunu da kabul et ve tevekkülü elden bırakma... Sen sabret nasılsa zaman sabretmez.

19. Uçamazsan koş, koşamazsan yürü, yürüyemezsen sürün. Ama ne yaparsan yap ilerlemek zorundasın (Martin Luther King).

20. Boş zamanlarında mutlaka yaşamın keyfini çıkart, gerçek dostlarını ihmal etme.

Unutma ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!




17 Mayıs 2014 Cumartesi

Sürdürülebilir Uyum için Sosyal Medya

Sosyal medya büyük bir hızla büyüyor ve artık sadece genç kuşağın özel alanı olmaktan çıkmış durumda. Buna paralel olarak hem otomobil üreticileri ve hem de bayileri sosyal medyanın değerini kavramış olmakla birlikte, onu nasıl daha etkin kullanabileceklerini öğrenmeye devam ediyorlar.

Hazırlıksız yakalanmış olmalarına rağmen gerek üreticiler gerekse de bayileri, sosyal medya ve diğer kanallarla mevcut müşterilerinin ve potansiyel alıcılarının ilgisini nasıl çekeceklerini öğrenmek zorundalar. Sosyal angajman ve postlar (sosyal medya iletişimleri) giderek diğerlerine kıyasla daha başarılı algılanan otomotiv tanıtımlarını farklılaştırıyor ve bu iletişim yöntemi, otomobilin ve otomobil markalarının tüketiciler için bir tutku olduğu gerçeğini süreklilikle güçlendiriyor.

Aslında, üreticiler ve bayiler sosyal medya işlerinde genellikle aynı yöne doğru paralel hareket etmekteler. Ancak IBM'in yapmış olduğu bir araştırmada ortaya çıkan tek kopukluk, bayilerin üreticilerin sosyal medya girişimlerinden daha fazla haberdar olmak istemeleridir.



Tüketiciler mobil cihazlara giderek daha da fazla odaklanıyorlar. Bu cihazlarla, tüketicilerin medyada harcadığı zaman yaklaşık yüzde 23 artmış. Yine de, mobil halihazırda toplam reklam harcamalarının sadece yüzde 1'ini oluşturuyor. Tersine, tüketicilerin geleneksel basılı medyada harcadıkları zaman ise yüzde 6'ya düşmüş, ancak kurumlar reklam bütçelerinin neredeyse üçte birini hala basılı medyaya ayırmaktalar.

Bu çelişki niye? Nedenin bir parçası dijital reklamın hala olgunlaşmakta olduğudur ve hoşlanacakları, kabul edecekleri şekilde tüketici yaklaşımının geliştirilme ihtiyacıdır. Televizyon veya basılı medyanın aksine, örneğin, mobil cihazlar yoluyla yapılan mobil reklamlar tüketiciden ters bile tepmektedir. Ne var ki, otomobil üreticileri önümüzdeki üç ila beş yıl içinde bu teknolojilerin kullanımını genişletmek için yollar aramaktadır. Otomotiv pazarlama yöneticilerinin büyük çoğunluğu sosyal medya kullanımını artırmayı planlamakta ve mobil uygulamalarında kendi paylarını büyütecek yollar aramaktadır.

Hatta en geleneksel pazarlama yöneticileri bile yeni ve dijital araçların önümüzdeki yıllarda tüketici ile ilişki kurmanın birincil yolu olacağını itiraf ediyorlar. Geleneksel medyanın aksine, tüketici kimin ne aldığının veya almadığının neredeyse tam kontrolü altındadır. Her zamankinden daha fazla, otomotiv pazarlama ve iletişim uzmanlarının doğru pazar segmentleri için doğru mesajların seçiminde son derece yaratıcı olmaları ve bireysel tüketicilerin tercih edecekleri medyaya bu mesajları göndermeleri gerekmektedir.

Geleneksel otomotiv satış modeli, fırtınalı da olsa üreticiler ve bayiler arasında tarihsel bir çalışma ilişkisi oluşturmuştur. Bugünün dünyasında ise, bu ilişki genişlemekte olan otomotiv ekosisteminde iş ortaklarını ve müşterileri kapsayacak şekilde güçlendirilmelidir.

Sosyal teknolojilerin hızlı yükselişi şirketlerin kolektif zekaya, dağınık duran bilgiye ve kurumların içerisinde veya dışında olan bireylerin uzmanlıklarına ulaşabilme yeteneğini artırıyor. Bu bilgiye ulaşabilmek şirketlere,  yeni ürün ve hizmetler geliştirmek, en iyi uygulamaları paylaşmak, yenilikçi yollarla iş yapmak ve gelecekteki olayları tahmin edebilmek gibi somut faydalar sağlayabilir.

Özellikle otomotiv sanayi için, yaratıcı videolar, promosyonlar, yarışmalar ve oyunlar gibi kendi marka ve modellerine dikkat çekme taktikleri ile kamuoyunun üreticiyle ilişkide kalmasını sağlamaya çalışması gerekmektedir. Bayiler ise üreticilerle ilişkide olan bu müşterileri çekmek için yerel bağlam ve eylemleri sağlayabilirler.

Otomobil üreticileri ve bayilerinin bundan böyle; doğru medya aracılığıyla, doğru hedef kitlelere, doğru mesajları seçtiğinden her zamankinden daha fazla emin olması gerekecektir.

Bir çok otomotiv yöneticisinin ağzına pelesenk olan "sürdürülebilirlik", kavram olarak kanımca anlamını tüketmiştir ve otomobil perakendeciliği işinde bundan böyle yerini "sürdürülebilir uyum" kavramına bırakacaktır. Sürdürülebilir Uyum ise ancak ve ancak yukarıdan aşağıya sağlanacak, yani üreticiden ulusal dağıtıcıya ve dağıtıcıdan da bayiye uzanan entegre bir sistemle sağlanabilecektir. Bu entegre sistemin içerisine yeni ortakların katılacağından da hiç kuşkunuz olmasın. Bu ortaklıklar kimi zaman kendini teknoloji sağlayıcıları olarak gösterirken, kimi süreçlerde telekomünikasyon firmaları ve kimi alanlarda da alternatif perakende kanalları olarak gösteriyor olacaktır.

Unutmayalım ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!
"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde tekrar görüşmek üzere...


20 Nisan 2014 Pazar

Sürdürülebilir Uyum için, Bağlantıda Müşteri deneyimi

Bir önceki yazımda "Sürdürülebilir Uyum için Yıkıcı Farklılaşma" dan bahsetmiş ve olan biteni bir devrim olarak niteleyerek kişiye özel ürün ve hizmetleri talep eden tüketiciler ile karşı karşıya kalan otomotiv üreticilerinin gelenekleri bir kenara atarak yenilikçi perakende iş modellerini takip etmesi gerektiğinden dem vurmuştum. Ve eklemiştim; rakip markaların otomobilleri arasındaki benzer imkanları ayırt etmek giderek zorlaşmaktadır, yepyeni modellerin geliştirilmesinde yeni ürünler ve yeni hizmetlerdeki ivmelenme, müşterilerin mevcut değer beklentilerini kırarak bu mevcut paradigmadan uzaklaşabilmek için üreticilere fırsatlar vermektedir. İşte bundan böyle buna "yıkıcı farklılaşma" diyecek ve böylesine bir farklılaşmayı sağlayacak olan otomobil üreticilerinin rakipleriyle arasındaki farkı giderek açtığını gözlemliyor olacağımızı ekleyerek bulmacanın ilk parçası hakkında sizleri aydınlatmaya çalışmıştım.

Otomotivcilerin değişen bu pazarda yol bulabilmek ve günümüz seçici müşterilerini yarının değerli marka elçileri haline döndürebilmek için yenilikçilik ve mükemmellik yaklaşımını göstererek çözmeleri gereken bulmacanın çok önemli ve müşteri sadakatini sağlayacak ana etmen olan ikinci parçası ise; yine Sürdürülebilir Uyum mekanizmasını sağlayabilmek üzere "Bağlantıda Müşteri Deneyimi" olacaktır. İngilizce "connected" kelimesinden tercüme edebildiğim "bağlantıda" tanımlamasıyla müşterilerin dış dünyaya, özellikle araçlarını satın aldıkları üreticiye ve bayisine rahatça erişebilmesini sağlayan elektronik ağı kast ediyorum.

İstekleri ve ihtiyaçlarıyla bugünün tüketicilerini tatmin edebilmek, onlara süreklilikle "Bağlantıda Deneyim" sağlamayı gerektirmektedir. Bağlantıda olan araçlar, konuşma tanıma ve dikkat izleme sistemleri gibi yeni hizmetler için sonsuz seçenekleri getirmektedir. Bu özellikler üreticilere ve bayilerine ek gelir de elde etme fırsatları sunarken, aynı zamanda müşterileri ile otomobil içinde günlük temas noktaları oluşturmak ve böylece müşteri sadakatini kazanmak için de kayda değer bir potansiyel sunmaktadır.


Bağlantıda olan araçlar ile sürücü ve yolculara hizmet etmek için otomobil üreticilerinin geniş imkanları mevcuttur. Akıllı cihazların yükselişi ile, müşterilerin araç içine bu cihazları getirmek ve hareket halindeyken onları kullanarak kendi deneyimlerini geliştirmek isteyecek olmaları kaçınılmazdır.

Sonuçta üreticiler, araçların bağlanabilirliğinin nasıl bir çapta olacağını düşünmek ve kendilerini diğerlerinden farklılaştırabilmek için hangi teknoloji firmalarıyla ortaklaşa çözümler oluşturmaları gerektiğini bulmak zorundalar.
Ayrıca böylesine geniş bir hizmet yelpazesinde rekabet edebilmek için sınırlı Bilişim Teknolojileri kaynakları sebebiyle nereye konsantre olacaklarına karar vermek zorunda olacaklar. Emniyet, güvenlik, araç bakım ve mobilite hizmetleri üreticilerin kendilerini diğerlerinden farklılaştırma alanları olabilir. Ancak multimedya-eğlence ve bilgi hizmetleri gibi alanlar farklılaşma için büyük olasılıkla daha zor olacaktır.

Otomotiv değer zincirinin tüm noktalarının müşteriler ile bağlantıda olmanın potansiyelini bundan böyle görmesi gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek için üreticilerin, bayilerin ve diğer partnerlerin günümüz tüketicilerinin değişen taleplerini anlamak ve karşılamak için değer zinciri boyunca her geçen gün artmakta olan müşteri verilerini toplamaları ve paylaşmaları esastır.
Bağlantıda olan araçlar üreticilerine, müşterileri araçlarını kullandıkları müddetçe onlarla etkileşimde olabilmek için mükemmel fırsatlar sunmaktadır. Öyle ki, geliştirecekleri kişiye özel çözümler ile ulaşacakları çok değerli bilgileri kullanabilir ve müşterilerinin günün birinde başka bir markayı tercih etmelerini zorlaştırıp müşteri sadakatini artırabilirler.Kanımca en değerli bağlantı özellikleri; sürücülere en verimli yolculuğu yapmakta yardımcı olanlar ile seyahat ve araç hakkında onları sürekli bilgilendirenlerdir. Sonuçta, bu gibi özellikler otomobil üreticilerine müşteri güveni ve sadakatını sağlamaya odaklanma fırsatı vermektedir.

Bir çok otomotiv yöneticisinin ağzına pelesenk olan "sürdürülebilirlik", kavram olarak kanımca anlamını tüketmiştir ve otomobil perakendeciliği işinde bundan böyle yerini "sürdürülebilir uyum" kavramına bırakacaktır. Sürdürülebilir Uyum ise ancak ve ancak yukarıdan aşağıya sağlanacak, yani üreticiden ulusal dağıtıcıya ve dağıtıcıdan da bayiye uzanan entegre bir sistemle sağlanabilecektir. Bu entegre sistemin içerisine yeni ortakların katılacağından da hiç kuşkunuz olmasın. Bu ortaklıklar kimi zaman kendini teknoloji sağlayıcıları olarak gösterirken, kimi süreçlerde telekomünikasyon firmaları ve kimi alanlarda da alternatif perakende kanalları olarak gösteriyor olacaktır.

Unutmayalım ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!

"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde tekrar görüşmek üzere...


22 Mart 2014 Cumartesi

Sürdürülebilir Uyum için Yıkıcı Farklılaşma

Olan biteni bir devrim olarak nitelemekte sakınca görmüyorum ve otomotiv işinin tüm bileşenleri de aslına bakarsanız bu devrimin henüz ortasındadır. Kişiye özel ürün ve hizmetleri talep eden tüketiciler ile karşı karşıya kalan otomotiv üreticilerinin neredeyse bir asırlık gelenekleri ( özenle yapılandırılmış marka imajı, yol performansı, güvenlik özellikleri ve mülkiyet özgürlüğüne dayalı geleneklerden bahsediyorum) bir kenara atması ve yenilikçi perakende iş modellerini takip etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla otomotiv üreticileri, eskiye göre daha sofistike hale gelen dijital çevrim-içi tüketicilerin beklentilerini kucaklamalı, eskiye göre çok daha geniş bir satış ekosisteminde işbirlikleri kurmalı ve yeni gelir sistemlerini işletiyor olmalıdır. Otomotivciler değişen bu pazarda yol bulabilmek ve günümüz seçici müşterilerini yarının değerli marka elçileri haline döndürebilmek için, bundan sonra açıklayacağım yenilikçilik ve mükemmellik yaklaşımını göstererek, önlerinde duran bu bulmacayı çözebilirler.

Batılı tüketiciler artık mobilite ihtiyaçlarına bakıyorlar ve otomobillerinden de aynen diğer akıllı cihazlarının sunduğu yetenekleri ve kolaylıkları  bekliyorlar. Kendi tablet ve mobil cihazlarına bakan gözle otomobillere de bakmaya başladılar ve bu demektir ki, sadece kaliteli, güvenli ve güvenilir ulaşım aramayacaklar artık, aynı zamanda otomobillerini dijitale bağlı yaşamlarının bir uzantısı olarak görmeye başlayacaklar.

Zaten birçok endüstri bu müşterilere ulaşmak ve onları kazanmak için halihazırda değişmektedir. Örneğin hızlı tüketim perakende sektöründe mağaza içi alışveriş deneyimleri özelleştirilmekte, dijital dağıtım kanalları eklenerek, online ile geleneksel alışveriş arasına sorunsuz bir sonuç elementi konmaktadır. Diğer B2C (tüketiciye direkt satış yapan) işletmeler, hemen hemen her ürün kategorisinde, ürünleri ve hizmetleri ile tüketici deneyimini geliştirmek için her tüketici temas noktasında bilgiye ulaşmakta ve müşteriyi yakalamaktadır.

Otomotiv endüstrisi perakende modeli ise, ilk otomobil modeli daha bir asır önce montaj bantlarından indiğinde ne ise bugün de hemen hemen aynıdır. Kitle üretimi başladığından beri otomobillere performans, görünüm, güvenilirlik, güvenlik ve fiyata dayalı genelleştirilmiş pazar segmentlerine göre hedefler konulmuştur. Ancak otomobil endüstrisi bugünkü yeni nesil tüketicilerden fayda yaratmak için yeni ürün tanıtımını nasıl yapacağını, ne gibi yeni hizmetler geliştireceğini ve müşterileri ile hangi yollarla bağlantı kuracağını bulmak için eskiye nazaran daha yaratıcı olmak zorundadır. Otomobil üreticileri, bayileri ve tedarikçileri, geleneksel satış yöntemleri ve ürün tanıtımlarında dijital çağın getirdiklerine yol vermeleri gerektiğini artık farkındalar. Sadece geçen birkaç yıl içinde endüstri, satın alma tercihlerini ve alışkanlıklarını bilmek ve anlamak için müşterileri ile sınırlı ve seyrek işlemlerden, hızla gelişmekte olan bilgi ağını oluşturmak ve etkileşim kurmak için yeni yollar bulmaya doğru hareketlenmeye başladı.

Müşterilerle sağlam ve sürekli bir ilişki geliştirmek için en önemli gereksinimlerden birinin müşteri etkileşimi sağlanan faaliyetlerden elde edilen verinin entegrasyonu olduğu artık çok açıktır ve bundan böyle diğer tüm süreçler bu entegrasyon çevresinde geliştirilebilecek, yeni perakendecilik bu çerçevede yürütülebilecektir.













Başarılı perakende sonuçlarına ulaşmanın yolu öncelikle seçkin ürünler ortaya koymakla başlar. Yepyeni otomobiller, araç içi elektronik üniteler, çevrimiçi bağlantıda olmak ve her türlü hizmetler giderek artan bir hızla pazara giriş yapmaktadır. Bu eğilimleri pekiştirmek ve ortaya konacak yenilikler yoluyla statükoyu bozmak amacıyla müşterilere sunulacak yeni imkanları oluşturmak için otomotiv endüstrisinde halihazırda potansiyel var ve hatta artı bir değer veya artı bir pazar oluşturma imkanı da gözüküyor. Otomobil üreticileri zaten bu doğrultuda hareket etmektedir ve hatta hiç unutmuyorum; geçen sene yapılan global bir otomotiv konferansında büyük bir markanın CEO'su önümüzdeki 24 ay içinde 20 yeni ürün tanıtmak üzere gayret göstermekte olduklarını anlatmıştı.

Üretken bir yeni model geliştirme performansı yıllardır otomobil için temel bir yetkinlik olduysa da müşterileri etkilemek için salt olarak iyi modellerin olmasının resmin sadece yarısını oluşturduğu artık anlaşılmıştır. Bugünün müşterilerine hitap eden yeni hizmetlerin de varlığı en az pazara yeni modeller sunmak kadar önem taşımaktadır.

Değişen bu müşteri beklentilerine cevap verebilmek için, bundan böyle otomotivcilerin geleneksel araç alım seçeneklerini bu değişim doğrultusunda tamamlayacak yeni imkanları sunuyor olması gerekmektedir. Bunların başında ekonomik ve çevre dostu yüksek verimliliğe sahip modelleri piyasaya sürmesi gelmektedir. Buna ek olarak, araçlarda arzulanan daha kapsamlı bir kişiselleştirme, güvenlik özellikleri ve sürücü destek imkanları sunabilme amacıyla araç içinde sunulan çevrim içi sistemlerin yıkıcı bir farklılaşma sağlaması söz konusu olabilecektir.

Otomotiv üreticilerinin salt bir yeni model üretmenin ötesinde düşünmesi ve trafik tıkanıklığını gidermek üzere mobilite hizmetleri sunmak, diğer ulaşım şartları ile ilgili  entegrasyon sağlamak ve kullanım maliyetlerini azaltmak ile ilgili hizmetler sunuyor olması gerekmektedir.

Rakip markaların otomobilleri arasındaki benzer imkanları ayırt etmek giderek zorlaşmaktadır. Yepyeni modellerin geliştirilmesinde yeni ürünler ve yeni hizmetlerdeki ivmelenme, müşterilerin mevcut değer beklentilerini kırarak bu mevcut paradigmadan uzaklaşabilmek için üreticilere fırsatlar vermektedir. İşte bundan böyle buna "yıkıcı farklılaşma" diyecek ve böylesine bir farlılaşmayı sağlayacak olan otomobil üreticilerinin rakipleriyle arasındaki farkı giderek açtığını gözlemliyor olacağız.

Bir çok otomotiv yöneticisinin ağzına pelesenk olan "sürdürülebilirlik", kavram olarak kanımca anlamını tüketmiştir ve otomobil perakendeciliği işinde bundan böyle yerini "sürdürülebilir uyum" kavramına bırakacaktır. Sürdürülebilir Uyum ise ancak ve ancak yukarıdan aşağıya sağlanacak, yani üreticiden ulusal dağıtıcıya ve dağıtıcıdan da bayiye uzanan entegre bir sistemle sağlanabilecektir. Bu entegre sistemin içerisine yeni ortakların katılacağından da hiç kuşkunuz olmasın. Bu ortaklıklar kimi zaman kendini teknoloji sağlayıcıları olarak gösterirken, kimi süreçlerde telekomünikasyon firmaları ve kimi alanlarda da alternatif perakende kanalları olarak gösteriyor olacaktır.
Bir sonraki yazımda "Sürdürülebilir Uyum için Müşteri Deneyimi = Müşteri Sadakati" ni anlatacağım.

Unutmayalım ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!


"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde tekrar görüşmek üzere...

19 Şubat 2014 Çarşamba

Otomobil Bayileri Saatli Bombanın Üzerinde mi Oturuyor?

Sektörel görüşlerini değerli bulduğum, aynı işi yaptığımız yani otomotiv strateji danışmanlığı yapan İngiliz meslektaşım ICDP Danışmanlık firmasının genel müdürü Steve Young'ın sektörümüz için çok çarpıcı bir söyleşisine geçenlerde ODD'nin (Otomotiv Distribütörleri Derneği) dergisinde ve web sitesinde rastladım. Bunun üzerine, orijinal dökümana ulaştım ve söyleşinin en çarpıcı kısmını sizler için tercüme ettim, biraz da yorumladım. Söyleşinin tümüne www.odd.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Üstelik Steve'i 13 Mayıs'da otomotivin geleceği kongresine davet ettim ve otomotiv yetkili satıcıları derneğinin (OYDER) davetiyle modere edeceğim panelde bir de konuşma yapmayı kabul etti.

Öncelikle belirtmeliyim ki ICDP kendi deneyimine ve sektör genelinde çeşitli pazarlarda yürütmüş olduğu araştırmalara dayalı olarak, otomotiv işinde yıkıcı değişimlerin yaşandığı bir döneme girmiş olduğumuza inanıyor. Otomobil perakende satışı ve dağıtımı iş modelinde, önümüzdeki bu 10 yıllık süreçte köklü değişiklikler yaşanmasına neden olan bir değişim sürecinden geçiyor diyorlar ve anımsarsanız bundan önceki yazılarımda benzer öngörülerde ben de bulunmuştum . Bu değişim süreci, online (çevrimiçi) unsurları da kapsayacak, ancak bakım ve onarıma ihtiyaç duyan, değeri yüksek ve karmaşık bir ürün olan otomobilin satış ve servis sürecini desteklemek üzere yine de bir tür fiziksel ağa ihtiyaç duyulacağı kesin. Her ikimizin de bakış açılarımıza göre, bu değişim sürecinde hayatta kalmak ve gelecekte başarılı bir oyuncu olmak için; çalışanlar, süreçler, tesisler ve sistemler üzerinde ciddi değişikliklerin yapılması gerekli olacak. Daha önemlisi, bayilikten perakende satışa geçişi yansıtan bir tutum değişikliğinin yapılması gerekiyor.

Steve diyor ki; otomotiv sektöründe bayilik sistemi genellikle üreticilerin dikte ederken, emlak yatırımını bayinin yapması anlamına gelir. Ancak bana sorarsanız nadiren mimari proje, marka tabelaları, özel servis ekipmanları gibi unsurlara üreticiler katkı verirken, çok nadiren de yatırımcı bayiye yatırım kredisi sağladıkları görülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri'nde bu durum, "üretici tesisleri programı"nı geri çektirmek için yapılan araştırmaya sponsor olan Otomobil Bayileri Derneği (NADA) ile kritik bir noktaya gelmiş.

Steve diyor ki; Avrupa'da da birçok pazarda bayi kâr marjlarının yüksek baskı altında olması gerçeğine rağmen, bazı üreticilerin bayilerin görünümünün büyük ölçüde değiştirilmesini, kendi otomobil modelleri ile model özelliklerinin daha fazla ve daha iyi bir biçimde sergilenmesini sağlayan yeni teknolojilere yatırım yapılmasını ve böylece bayi tesislerinde majör dönüşümler talep etmekte oldukları görülmekteymiş. Üstelik müşterilerin daha fazla online araştırma ve daha az bayi ziyareti yapma eğilimine girmiş olmalarına rağmen, otomobil bayisinin rolünün ne olduğunun yeniden değerlendirildiğine dair üreticilerin geri adım atarak düşünmeye başladıklarına dair henüz herhangi bir gözlem de yokmuş.

Söyleşisinde, Bayi tesisleri fiziksel yapısıyla ilgili iki temel seçenek görülüyor:
Birincisi, çevredeki potansiyel müşteriler bilfiil araçlarını değiştirmeyi düşünmüyor olsalar bile, tesis içi "müşteri deneyimi" o kadar olumludur ki, bayilik tesisinin konumu nerede olursa olsun müşterileri cezbedecek bir haldedir.

Bu deneyim, araçların sergilenmesi ve ışıltılı bir mağazadan (showroom) daha fazla şeyler gerektirir. Bu yüzden üreticiler ve otomobil bayileri ilham kaynağı olarak, bazı perakende mağazaların ( Apple Store gibi ) ve alışveriş merkezlerinin (AVM) neden müşterilerin "perakende terapisi" için hedef haline gelmiş olduğuna, otomobil perakendeciliğinin yeni yollarını bulmak için bir göz atmaları gerekmektedir diyor Steve.

İkinci seçenek olarak ise şunu söylemiş; hangi model otomobili alacağını ve bunun için hangi bayileri dolaşması gerektiğini değerlendirmekte olan müşterilerin cezbedilmesine, internette araştırma yaptıkları süreçte bu müşterilerle angajmana girecek yollar bularak yeni müşteri davranışlarına adapte olmaktır.

Bir çok müşteri, satın almayla sonuçlanacak yeni otomobil bakma süreçlerine diğer bağımsız internet sitelerine veya bayi sitelerine göz atmadan önce, üreticilerin internet sitelerinden başlarlar. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen bu sanal angajman; üreticilerin ve bayilerin üzerinde birlikte çalışması gereken, kendi markalarının seçilmesi yolunda kontrolü ele geçiren ve sonra da bu müşterileri bayileri ile temas etmeye yönlendiren bir süreçtir. Yönlendirilen bayinin ilk etkileşimi ise, günümüz bayi süreçlerinden farklı becerileri ve çalışma şekillerini gerektirecek şekilde telefonla, e-posta ve internet yoluyla olur.

ABD'de bu tür faaliyetler çoğunlukla bağımsız bir "iş geliştirme merkezi" şeklinde kuruluyor. Söz edilen yaklaşım ilgili görev için doğru becerilere sahip olunduğunda anlam ifade ediyor. Ancak aynı becerilerin bayide kurulacak yüz yüze etkileşim sırasında daha fazla işe yarayabileceği olasılığını göz ardı ediyor.

Bu seçenekler birlikte ele alındığında, günümüzde geçerli olan iş modelinde tesislere yatırım yapmanın bir hayli riskli olduğunu gösteriyor.
Bu durumda yatırımcı olarak bayilerin, üreticilerinden bayi ağlarının yerleşim planı, işletim biçimleri ve üstlenilecek görev bakımından bayi ağı gelişimini nasıl tasarladıklarına dair 10 yıllık bir öngörü talep etmeleri gerekiyor. Avrupalı meslektaşlarımızım tavrı böyle ve diyor ki; eğer üretici, bayiyi bu çerçevede talep edilen yatırımın gerekli olduğuna bayinin haklı gerekçeleri sebebiyle ikna edemiyorsa, bayi ya bu talebi reddetmeli ya da ilgili yatırımın kısa vadede normalden daha olumlu sonuçlar doğurabileceğinden emin olmalı.
Mevcut tesisler; tüm sektör yeni iş modeline yönelik olarak yeniden yapılanma sürecinden geçerken, ilgili mülklerin ve kira sözleşmelerinin değerlerinin düşmesi sonucunda bir yükümlülüğe dönüşmeyeceğinden emin olmak üzere eleştirel bir tutumla gözden geçirilmeli diye uyarmış Steve ve bu durumu "mülkün saatli bombaya dönüşmesi" olarak adlandırıyor. Söz konusu durumda zaman çoktan işlemeye başladı bile diyor ve bu da muhtemelen grup bayilerine ve işletmeci mülk sahiplerinin kişisel mal varlıklarına yönelik en büyük bilanço riskini oluşturduğunu belirtiyor.

Bu sarsıcı tespitlerin hemen akabinde "derin bir nefes alıp" önümüzü görebilmek için Steve Young'ın diğer söylemlerine bakalım.

ICDP araştırması, müşteri davranışlarının değiştiğini gösteriyor. Satış sonrasında sunulan hizmetlerin hacmindeki düşüş ve her şeyin dijital olmasının yarattığı etki gibi diğer etmenlerin yanı sıra bu durum, bir bütün olarak endüstrinin satış ve satılan otomobillere destek sağlanması sürecinde, müşterilerle etkileşim kurma biçiminde köklü bir değişikliğe neden oluyor. "Daha iyi bir bayi" olmak, hayatta kalmak ve gelişmekte olan dünyada başarıyı elde etmek için yeterli olmayacak diyor. Geleneksel anlamda bayilik işletme alanında uzun yıllar boyunca deneyim kazanmış olanların bile gelecekte başarılarını sürdürmeleri garanti değildir. Avrupa çapında ve daha genel bir çerçevede yürütmüş oldukları bu araştırma; kısa ve uzun vadede bayilerin sürdürülebilir nitelik taşıyan iyi bir hizmet sunabilmek ve başarılı olmak için benimsemeleri gereken dört kritik alanın bulunduğunu ortaya koyuyor.

  •     Müşterinin yolculuğu – Günümüzde insanlar nasıl alışveriş yapıyorlar, bu bayiler için ne ifade ediyor?

ICDP'nin Batı Avrupa'da yürüttüğü tüketici araştırması, bire bir bayileri ziyaret etmek yerine internet üzerinden araştırma yapmaya yönelik bir değişim yaşandığını gözler önüne seriyor. Ülkemizde yapılan araştırma sonuçlarına göre ise; internet üzerinden daha kapsamlı bir araştırma yapılıyor. Bu durum, yeni otomobil alıcılarının daha iyi bilgilendirilmiş olduklarını hissetmelerine neden oluyor zira satış danışmanlarından almakta oldukları bilginin düzeyinden tatmin olmuyorlar, ancak bunun ardından daha fazla bayi ziyareti gerçekleştiriliyor.
İlginçtir ki, insanlara bayi ve markaya bağlılık hakkındaki kişisel görüşleri sorulduğunda çoğu ikisine birden bağlı olduklarını ifade etmiş. Ancak markaya duyulan bağlılık seviyesinin, bayiye duyulan bağlılık seviyesinden göze çarpar biçimde yüksek olduğu görülmüş (%85 - %73).
Türk müşteriler takas işlemlerinden daha ziyade finansman seçeneklerinden faydalanmayı tercih ederken, nadiren başka bir otomobili kullanıyorlar. Bu durum yüksek büyüme hızına sahip bir pazar için şaşırtıcı değildir. Zira müşterilerin eski araçlarını diğer kanallardan satma imkanları bayilerin sunduklarından daha iyiyken, bayilerin ve piyasanın sunduğu finansman imkanları tercih sebebi olacak seviyededir.
Türkiye'de daha fazla müşteri, ziyaret etmeden önce bilgi edinmek veya randevu almak için bayi ile iletişime geçiyor ve toplamda 3 bayi ziyareti gerçekleştirilirken, olgun pazarlarda ziyaret sayısı 2'ye düşüyor.
Ülkemizde müşteri genellikle öncesinde haber vermeden bayiye adım attığında, satın almayı planladığı otomobil ve gerçekleşmesi olası alışverişin tüm yönleri hakkında zaten bir hayli bilgiye sahiptir. Çoğu müşteri ne alacağına karar vermekten ziyade, alacağı ürünü bildiği bayiden mi, yoksa muhtemelen o bayinin rakibi olan ve aynı marka altında bulunup da diğerlerine nazaran aynı bölgede konumlanan başka bir bayiden mi alacağına karar verir. Müşteri bayiye adımını attığında "ürünü satın almaya hazır" olduğu için müşterinin ikinci veya üçüncü bir bayiyi ziyaret etmeyip, satış işlemini hemen sonuçlandırması için müşteriye sunulan deneyimi fazlasıyla olumlu hale getirmek çok iddialı bir hedef olarak görülmüyor. Bu hedefe ulaşmanın sırrı, müşterinin finansal yönüne ilişkin beklentisini karşılarken, bayi deneyimine ilişkin olarak hali hazırda düşük olan beklentilerinin ötesine geçmekte yatıyor olabilir. Fark yaratacak olanlar insanlar, yani çalışanlardır.
  •     Çalışanlar – Bayilerin tamamı Apple Store'dakiler gibi çalışanlarının olmasını istiyorlar, ancak bunu gerçekleştirmeye yönelik hiçbir kararlılık göstermiyorlar.

Çok sayıda bayi grubu yöneticisi, söz konusu mağazalarda sunulan müşteri deneyimi kalitesinin farklı olduğunun ve kendi bayilerinde sunulan deneyimden daha iyi olduğunun farkındalar. Ancak bu yöneticilerin çoğu, bayilerde müşteriler ile bire bir iletişim kuran çalışanların tarzının ve kalitesinin neden böyle olduğunu düşünerek yapılması gerekeni yapmaya yönelik sorumluluktan yoksunlar. Bu yalnızca bayinin hatası değildir, bayi deneyimini standartlar, primler ve Müşteri Memnuniyeti Endeksi soruları ile çok yakından yönetmeye çalışan üreticiler de bir miktar sorumluluk taşıyorlar.
  •         Mülkün "saatli bombaya" dönüşmesi – Alıcılar ziyaret etmek istemediklerinde veya buna ihtiyaç duymadıklarında, bayilerin tesislerini nasıl kullanırız?

Yukarıda anlattıklarımdan çıkaracağınız kendi sentezlerinizin hepsi bu aşamada doğrudur!
  •        Yaşam Boyu Otomobil, Yaşam Boyu Müşteri – Müşterilerin elde tutulmasına yönelik stratejiler neden işe yaramıyor?

Tüm iş adamları, yeni bir müşteri kazanmanın mevcut bir müşteriyi elde tutmaktan çok daha maliyetli olduğunun farkında. Bayi tarafından satılan ve teknik bakımı gerçekleştirilen otomobil sayısı biliniyor, bu durum da riski azaltıyor. Çoğu bayi bunu hakkıyla gerçekleştiremiyor. Bu nedenle ufku bir sonraki hizmetten "ömür boyu" hizmete, müşteriden otomobile uzanacak şekilde genişletmek; yeni düşünce biçimlerinin benimsenmesine yönelik ihtiyacı beraberinde getiriyor.
Diğer perakende sektörleri, finansal hizmetler veya seyahat sektörü ile kıyaslandığında ICDP araştırması, üreticiler ve bayiler tarafından yürütülen müşterinin elde tutulmasına yönelik programların kapsamlarının sınırlı olduğunu; daha kapsamlı ve sağlam temellere dayanan bir ilişki kurmaya çalışmaktan ziyade "satış odaklı" olduğunu göstermiş. Çoğu sektörden farklı olarak ürünün kendisi dayanıklıdır ve ikinci el otomobil olarak yeniden satışa sunulmak üzere geniş ve kârlı bir pazara sahiptir. Üstelik ürünle ilintili satış sonrası olanakları ile finansman ve sigorta olanakları da mevcuttur.
Bu görüşü benimseyerek başarıya ulaşmak için bayilerin müşteriler ve otomobillere ilişkin olarak büyük hacimli veri elde etmeleri, söz konusu verileri güncellemeleri ve geliştirmeleri gerekecek. Verilerin elde edilmesine ve analizine yönelik bu yaklaşım, perakende satış ile bayilik arasındaki temel farklılıklardan biri olarak otomobil perakendecilerinin ve üreticilerin önünde bir GÖREV olarak durmaktadır.

İşte Avrupalı bir meslektaşımın tespitleriyle, eğer okuduysanız bundan önceki yazılarımda konu ettiğim öngörüler bu kadar paralel bir hale gelmiştir. Sanırım bundan sonraki mesele, sadece ADAPTASYON meselesi olacaktır.

Unutmayalım ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!

"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde tekrar görüşmek üzere...