Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ağustos 2013 Perşembe

Yeni Bayi Biçimlerinin Ortaya Çıkışı (3. ve Son Bölüm)

Türkiye Otomotiv pazarında kısa veya orta vadede olma olasılığını görmediğim çok tipik bir vaka kısa süre önce ABD'de yaşandı. "Yeni Bayi Biçimlerinin Ortaya Çıkışı" başlıklı yazı dizimin bu üçüncü ve son bölümüne çarpıcı bu örnekle başlamak istiyorum. Bize şimdilik çok uzak bir örnek belki ama sınırları gösterebilmek amacıyla bahsetmeden geçemeyeceğim.


1950'li yıllarda otomotiv bayiliğine başlayan ve geçen yıllarda yılda 15.7 milyar Amerikan doları ciro ile ABD pazarının en büyüklerinden biri haline gelen "AutoNation" isimli otomotiv perakende (bayilik) zinciri, ülke çapında 15 farklı isimde temsil ettiği 10'a yakın markayı çarpıcı bir kararla tek bir çatı altında toplayarak tabela ismini "markasız" yapma kararı verdi. Yani tesis tabelalarında bundan böyle temsil ettiği markalardan bağımsız ve sadece kendi ismi olan "AutoNation"ı kullanma kararı aldı. 






















Çok ta kolay olmayan bu süreci markalarla yapılan uzun tartışmalar, çetin pazarlıklar sonucunda ve devamında 18 milyon Amerikan doları reklam harcaması yaparak yürütme kararı aldı. Devrimsel ve dünya çapında şimdilik istisna olan bu örneği sadece otomotiv bayiliğinde sınırların nereye kadar uzanabileceğini gösterebilmek amacıyla yazdım. Fakat şimdilik buna takılmayalım, önümüzdeki 10 sene içerisinde ülkemizde böyle bir gelişme olasılığını öngöremeyiz, zira bizim pazarımız ABD'ye göre daha tutucu özelliklere sahip olan Avrupa pazarına daha yakın genlere sahip bir pazardır.

Daha yakına gelecek olursak; bir önceki yazımda diğer sektörlerde de durumun artık eskisinden çok farklı olduğunu söylemiş ve son 20 yıl içinde inanılmaz bir Rol ve Yer değişimi yaşandığından bahsetmiştim. Ülkemizde Çin baskısının tekstile, IKEA’nın mobilya sektörüne son olarak ta Elektro marketlerin Vestel ve Arçelik’e etkisine gönderme yaparak riski görüp yönetebilenlerin yeni dünya düzenine daha hızlı adapte olarak değişime ayak uydurabildiklerinden dem vurmuştum.

Otomotiv sektöründe ise benzer bir dönüşümün halihazırda başlamış olmasının sebepleri ve gidişatından söz ederek; tek şehirde çok markalı bayi biçimlerinin artmakta olduğunu gözlemlediğimi, birden çok şehre yayılmış tek markalı bayi yapılarının da (veya büyük şehirde birkaç tesis) büyüme eğilimine girdiğini söylemiştim. Son yıllarda başlamış olan bu yeni Bayi biçimlerinde biçim değişikliği; işin fiziksel ve dolayısıyla hacimsel ölçeğinin büyümesi yönünde gerçekleşmekle birlikte içerik değişikliğiyle de kendini göstermektedir. Ya da şöyle diyelim; otomotiv bayiliğinde ölçekler büyüdükçe, iş yönetim usullerinin daha da profesyonelleşiyor olduğunu gözlemlerken , bununla birlikte otomotiv perakendeciliğinin yan gelir kaynakları olan kullanılmış araç satışı, sigorta işlemleri, tüketici finansmanı, yedek parça ve aksesuar satışı ve hatta hasar onarımı gibi servis işlemlerinde başlı başına yeni ya da yeniden organize edilen iş yapılarını da görmekteyiz.

Bu dönüşümün ana sebepleri olan rekabetin etkisi ve benzeri detaylardan yazı dizisinin bundan önceki bölümlerinde uzun uzun bahsetmiştim, bu yüzden yeniden irdelemek istemem. Ancak henüz değinmediğim çok önemli diğer iki faktör daha var, bunlardan ilki "tek tedarikçi sendromu"dur.  Bu sendromu basit bir örnekle şöyle açıklamaya çalışayım. Bir üretim tesisi kurdunuz ve her ne üretiyorsanız üretin (çıktı) mutlaka yarı mamül veya ham madde (girdi) ihtiyacı söz konusudur ve hangi işte olursa olsun bu "girdi" ihtiyacı birden fazla tedarikçiden sağlanır. Zira tedarikçilerden birinin aksaması durumunda sizin üretiminiz aksamamalıdır. Veya tek bir ürün üretiyor ve satıyorsunuz, ancak pazar şartlarında veya tüketici tercihlerinde hızlı bir değişim yaşanması durumunda satış riskiyle karşı karşıya kalırsınız, dolayısıyla ürün çeşitlerini arttırmak durumundasınızdır. Sadece üretim işinde değil, satış, hizmet, finans ve benzeri bir çok sektörde de durum böyledir. Otomotiv perakendeciliğinin konvansiyonel yapısında ise yetkili bayi tek bir tedarikçiye, yani markaya bağlıdır ve aslına bakarsanız ana girdi otomobil ana çıktı ise doğal olarak yine otomobildir. İşte bu durum kobi niteliğindeki otomotiv bayilerine daima bir işletme riski yaratmaktadır.

Diğer faktör ise "20-60-20 sendromu"dur. Rekabet piyasasında risk sadece bayiler için değil, üreticiler için de büyüktür. Bu riski minimize etmek için ise bazı yöneticiler "genele yaygın yönetim teknikleri" uygulamaktansa daha etkin olacağına inandığı 80'e 20 yönetim biçimini yeğleyebilmektedirler, bu onlar için riski minimize etmek anlamına gelirken bazı bayileri içinse işletme riskinin onlar için büyümesi anlamına gelmektedir.

20-60-20 sendromu nedir? Otomotiv bayi teşkilatlarına baktığımızda genellikle bayilerin %20'si toplam iş performansının %80'ini gerçekleştirmektedirler ve geri kalan %80'lik bölüm ise sadece %20'lik bir performans payına sahiptir.  Bu %20'lik yüksek performanslı bayiler bazı marka yöneticilerinin göz bebeğidirler ve merkez ofisler mesailerinin, kaynaklarının en önemli bölümünü bu %20'ye harcarken; düşük performanslı %20'lik bölümü gözden çıkartırlar, aradaki %60'lık kesim için ise tedbirli bir yönetim sergilerler. İşte bu durum sayısı azımsanmayacak düzeyde olan bir çok bayiye önemli bir işletme riski yaratmaktadır.

Sonuç olarak; bundan önceki bölümlerde açıkladığım konulara ek olarak "tek tedarikçi sendromu" ve "20-60-20 sendromu" sebebiyle dönüşüm yeni bayi biçimlerinin ortaya çıkışı yönünde başlamıştır ve orta vadede hızlanarak devam etmesi kaçınılmazdır.

Önümüzdeki beş yıl içerisinde otomotiv perakendeciliğine konsantrasyon süreçleri KAZANANLARI ve KAYBEDENLERİ çok net olarak ortaya çıkartacaktır. Son teknoloji ürünü yönetim ve kontrol sistemleri, doğru öngörüler, doğru markalaşma, istikrarlı bir büyüme stratejisi, tüm finansal hizmetlerde belirli bir genişleme ve yeni satış kanallarının yaratıcı bir şekilde devreye alınması otomotiv bayileri için ana başarı faktörleri olacaktır. Bu şu demektir; otomotiv perakende satış yönetimi bundan böyle önemli ölçüde daha profesyonel ve otomotiv üreticileri ile olan ilişkilerinde ise çok daha kendine güvenli olacaktır.

Önümüzdeki bu süreçte internetin de önemi çok daha fazla artacaktır. Henüz otomotiv satışı için doğru tasarlanmış, başarılı ve sürdürülebilir internet tabanlı iş modelleri eksikliği söz konusudur ve bu alandaki büyük eksiklik ile büyük ihtiyaç çok büyük bir potansiyelin de tam önümüzde durduğunu göstermektedir. Ancak, bu alandaki gelişmenin öyle çok ta yakın vadede yaşanacağını öngörmüyorum. Fakat internetten satışın önümüzdeki 10 yıl içinde çok daha fazla önem kazanacağını ve önemli bir pay alacağını şimdiden söyleyebilirim.

Unutmayalım ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!
"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde tekrar görüşmek üzere...

Yazının orijinali için aşağıdaki linki tıklayınız;



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder