Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Yeni Bayi Biçimlerinin Ortaya Çıkışı (Bölüm 2)

Durum artık eskisinden çok farklı. Son 20 yıl içinde inanılmaz bir Rol ve Yer değişimi yaşandı. Ülkemizde Çin baskısının tekstile yaptığına bakın. IKEA’nın mobilya sektörüne yaptığına bakın. Elektro marketlerin Vestel ve Arçelik’e etkisine bakın. Bundan 10 yıl öncesine kıyasla şirketlerin kaybetmiş oldukları değerleri yeniden yakalayabilmeleri ya da kazanabilmeleri eskisine göre çok daha uzun bir süre alıyor. Ancak riski görüp yönetebilenler bu düşüşü önleyebiliyor ve akıllı stratejiler yapanlar bu süreyi kısaltabiliyor.

Otomotiv Bayiliği işi prestij ve ciro anlamında kredisi yüksek bir iş olmakla birlikte, orta ölçekli yatırımcı olan yetkili bayiler açısından nihayetinde kâr elde edebilmek veya sermayeyi büyütebilmek öncelikli amaçtır. Çünkü; basiretli bir iş adamı üç hedef için işletme kurar; Kâr, Büyüme ve Devamlılık.

Mevcut profesyonel işletmeler kârsızlık makasından çıkabilmek için öncelikle ve elzem olarak; maliyetlerini sıkı kontrol altına alacak ve güncel operasyonlarında verimliliği iyileştirecek operasyonel yollar bulmaktadırlar. Ancak bir süre sonra bunlar da yeterli olmamaktadır, zira diğer işletmeler de uyumamaktadır. Bu noktada ise;  ya dikey büyüme (daha fazla satarak ölçek ekonomisi yaratma) ya da yatay büyüme (işletmeye ilgili sektör merkezli yeni işler ekleyerek) yoluyla iş hacminin büyütülmesi yoluna gidilmektedir. Tüm bu iyileştirme süreçleri daha fazla sermaye, daha yoğun mesai ve yatırım anlamına gelmektedir. Günümüz otomotivcileri daima büyüme odaklı, yani yatırım amaçlı olmalıdır. Bunun aksi bir tavır firmaları önceleri fark edilemez ve fakat önüne geçilemez bir şekilde kaybetme trendine sokacaktır. "Mevcudu koruma kaygısı" bundan böyle çalışmayacaktır. Bahsi geçen tüm yollar "organik büyüme" olarak adlandırılır ve iyi iş adamlığının önemli bir göstergesidir.

Vizyoner firmalar için büyümenin diğer bir yolu ise "inorganik büyüme"dir. İnorganik büyüme; mevcut faaliyet kârlılığı iyi (veya iyileştirilebilir) olan, büyüme potansiyeli bulunan, sürdürülebilirlik riski düşük olan ve know-how sebebiyle tercihen aynı sektörde yer alan işletmeleri devralmak veya onlarla birleşmek demektir. Doğru yapılandırılmış böylesine birleşmeler, sermaye ihtiyacının daha da elzem olacağı önümüzdeki süreçte daha sık görülecektir.

Yazımın ilk bölümünde; kısa zaman öncesine kadar otomotiv bayilerinin çoğunluğunun sermayesini etkin kullanma ihtiyacı duymayan ve detaylardan uzak makro-yönetim esaslarında işletmecilik nosyonuna sahip olduğunu vurgulayarak, rekabet arttıkça işlerin boyutunun büyümesiyle otomotiv bayiliği işini yönetmenin de karmaşıklaşmış olmasından dem vurmuştum. Son yıllarda düşen kârların işletmecilik açısından dört nedenini ise; hesapsız rekabet, marka distribütörlerinin baskısı, işletme sermayesi finansmanı konusunda artan ekonomik baskı ve her geçen gün çıtasını yükselten tüketici tercihleri olarak sıralamıştım. Ve eklemiştim; duygusal davranan, makro yönetimde ısrar eden veya kararsız bayilere mevcut koşullar soluk aldırmayarak uzun vadede daha da kaybetmelerine bir zemin olacaktı. Ancak; bölgesel hakimiyetini arttırarak sürdürülebilirliğini iyileştirmek üzere akıllı yatırımlar yapan, mikro-yönetime geçen büyüme tavırlı girişimciler veya küçülerek tipik aile işletmesi formuna bürünen makul işletmeciler veya gerektiğinde rasyonel kararlar alarak sektörü zamanında terk eden kararlı iş adamları doğru adımları atmış olacaktı.

Peki otomotiv bayilerinde geçen bir kaç senede neler oluyor? Başlangıçta izah etmeye çalıştığım "dönüşüm" meselesi bazı çekirdekten otomotivci yetkili satıcılar tarafından benimsenirken, bazıları da kriz yaşamaya başladılar. Zira, yılların getirdiği alışkanlıklarla oluşturdukları kişisel yaşam standartlarıyla işletme kazançları artık örtüşemez olmuştu, üstelik işletmelerini ölçme ve takip etme alt yapıları da gereken teknolojide olmadığından dolayı durumu tam göremiyorlardı. Eskiden 200 kazanırken 100 harcayan işletme sahipleri, işlerin değişmesi sonucunda 20 kazanırken de 100 harcamaya devam ettiler ve bu durum sadece işletmelerinde değil kişisel yaşamlarında da krize girmelerine sebep olmaya başladı. Bu işletme sahiplerinin önce işlerinden sıtkı sıyrıldı. Artık işlerine gitmek istemiyor, yaptıkları işten zevk almıyor ve sürekli şikayet ediyorlardı. Bu süreçte işlerini artık eskisi kadar değerli görmedikleri için ya mevcut işletme sermayelerini çekip başka gelir kaynaklarına yatırdılar ya da işletme zararlarından dolayı sermayenin erimesiyle karşı karşıya kaldılar. Her iki durumda da işletmeleri tehlikeli bölgeye girdi, yani sermaye yetersizliği nedeniyle gereğinden fazla kredi borcu ve sonucunda yüksek finansman gideriyle karşı karşıya kaldılar. Son yıllarda radikal bir şekilde düşen kârlılık oranları sebebiyle; minimalleşen tüm işletme kârını bu faiz giderlerini kapamaya harcadılar. Üstelik tüm bunlara rağmen alışkanlıklar sebebiyle mikro yönetim yapmak tan da imtina ettiler ve moda deyimiyle sektörde bir çeşit tükenmişlik sendromu yaşanmaya başlandı. Başka bir deyişle işler kısır döngüye girdi. Yapılan işten memnuniyetsizlik isteksizlik getirdi, isteksizlik kârsızlığı arttırdı, kârsızlık sermayeyi yedi ve sermayesizlik isteksizliği kamçıladı. Satış hedefleri ve tesis standartları konusunda markaların ağır baskısı ise devam etmekte ve pazar büyüdükçe bayi teşkilatları da genişlemektedir. Bu teşkilatlanma devam edecek, bu ise sorunu büyütecektir.

Bayilik işinden “çıkış maliyeti” yüksek olduğu için otomotiv bayiliğinden sıtkı sıyrılmış olanların bir çoğu direniyorlar. Avrupa Birliği ve ABD’de ise her yıl bayilerin %5’i el değiştirir. Bu, Türkiye’de yaklaşık yılda 50 bayi demektir. Önümüzdeki süreçte görecek olduğumuz doğru birleşmeler ya da yeni girişler sektörün sağlığı açısından kaçınılmazdır. Finansman ihtiyacı ve düşen kârlılıklar bu dönüşümün ana sebebi olacaktır. Tereddüt edenler kaynakların kaybından dolayı zaman içerisinde maalesef yok olacaklardır.

Son bir iki senede deyim yerindeyse markalarından istifa eden bayiler ortaya çıkmaya başladı. Bunların bazıları işletmelerini bir başkasına devrederken bazıları da tamamen kapatıp başka bir iş yapmayı tercih etti. Gidenlerin yerine ise markaların ana arterlerde bayi ataması yapmakta zorlandığını görmeye başladık. Akıllı markalar çözümü kendi teşkilatları içinden o bölgeye atamalar yaparak (devir alınarak) çözmeye çalışıyor, diğerleri ise deyim yerindeyse top çeviriyor, ne yapacağını bilemez durumda. Atak bazı girişimciler işini devretmek isteyen bayileri satın alma eğilimine girerken hesabın nasıl yapılacağını ve devredilecek işletmenin değerinin nasıl hesaplanacağını bilen pek insan yok. Satanlar için 2+2=6 ederken almak isteyenler için de 2+2=2 ettiği iddia ediliyor.

Yapılacak en iyi işlerden biri olan konsolidasyonlara ise (şirketlerin birleşmesi) ülkemiz otomotiv pazarında şimdilik sıcak bakılmıyor. Zira, herkesin patronluk yapmak istediği yerde birleşme sağlıklı olmaz. Bu çeşit rasyonel hareketler küçüklüğünde Voltran isimli çizgi filmi bile seyretmemiş olan şirket sahiplerimize şimdilik uymuyor.

Peki yavaş yavaş başlamış olan bu yeni Bayi biçimlerinde biçim değişikliği nasıl gerçekleşiyor? Tek şehirde çok markalı bayi biçimlerinin artmakta olduğunu gözlemlerken, birden çok şehre yayılmış tek markalı bayi yapıları da (veya büyük şehirde birkaç tesis) büyüme eğilimine girmiş durumda. Bunların aksine de rastlamak mümkündür, ancak rasyonel değildir (duygusaldır) ve su akar yolunu bulur diyelim şimdilik.

Bir sonraki yazımda isimlere ve rakamlara biraz daha yer ayırırken orta vadede neler olabileceğini irdeliyor olacağım. Unutmayalım ki; bugün anlamlı görünen yarın muhtemelen öyle olmayacak. Bu hiç bitmeyecek !!!


"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde tekrar görüşmek üzere...

Yazının orijinali için aşağıdaki linki tıklayınız;