Karayolları Genel Müdürlüğü güncel bilgilerine göre 2012
senesinde ülkemiz sathına yayılmış yollarımızda; medeni ve sürekli otomobil
sürüşüne uygun olmayan toplam 256 km. parke, 1.069 km. stabilize, 666 km.
toprak ve 1.652 km. geçit vermez yollar çıkartılığında, 15.277 km. asfalt beton
(otoban ve benzeri yollar) ve 46.462 km. sathı kaplama yol (zaman zaman
üzerinde yamalar gördüğümüz klasik şehir içi yol tipi) olmak üzere toplam 61.739
km. yol üzerinde vatandaşlarımız otomobilleriyle cirit atmaktalar.
Türkiye İstatistik Kurumu güncel verilerine göre ise, 2012
senesinde; 751.650 adet kamyon, 2.794.606 adet kamyonet, 396.119 adet minibüs,
235.949 adet otobüs ve 1.515.421 adet traktör çıkartıldığında, toplam 8.648.875
adet binek otomobil Türkiye trafiğinde
işler durumda bulunmaktadır.
Bu duruma göre; 2005 senesinde trafikte bulunan 5.772.745
adet binek otomobil sayısı yedi sene içerisinde %50 büyürken, aynı sene 8922
km. olan asfalt beton yol günümüze kadar %71 artmış ve 50.461 km. uzunlukta
olan sathı kaplama yol %8 azalmıştır. Bunun neticesinde medeni ve sürekli
otomobil sürüşüne uygun olan yollar 2005 senesinde 59.383 km.den sadece %4
artış göstererek günümüze gelmiştir. Sadece %4...
Görülen o ki, ülkemiz yollarında nüfus artışına ve kişi
başına düşen gelirin artışına neredeyse paralel gelişmeye çalışan kişi başına
düşen otomobil yoğunluğu artarken, yollarımız pek de uzamamıştır. Ancak, ortaya
konan büyük yol altyapısı yatırımlarından esas payı asfalt beton diye
adlandırdığımız otoban ve benzeri yolların aldığını söyleyebiliriz, zira 7 sene
içerisinde %70'lik bir uzama ile bu medeni yolların toplamda 15.000 km.
uzunluğa geldiğini görüyoruz. Bu sonuç harika! Her geçen gün Avrupa
standartlarına yaklaşabilen bir yol altyapısına hızla ulaşıyoruz. Standartları
her geçen gün artmakta olan otomobillerimiz gün geçtikçe daha da uygun şartlara
sahip yollarda kullanıyoruz. Bu verilerin bugün için Avrupa (veya dünya)
ülkeleriyle karşılaştırmasına ulaşamamakla birlikte, en azından yıllar
içerisinde kendi gelişimimizi görebiliyor olmak sevindirici.
Ancak bu tabloda gözden kaçamayacak bir gösterge oldukça
düşündürücü, nedir o? Elbette trafik yoğunluğu, yani kilometre başına düşen
otomobil sayısı.
Yaklaşık 60.000 km. düzeylerinde takılı kalmış olan ülkemiz
yollarında trafik yoğunluğu %44 artarak 2005 senesinde kilometrede 97 adetten
2012'de 140 adete yükselmiş ve dolayısıyla trafik sıkışıklığı özellikle şehir
içlerinde dramatik bir hal almıştır. Yeni yollar inşa etmeden bu trafik
sıkışıklığının rahatlama imkanı bulunmamaktadır. Yani ya yeni yollar inşa
edilecek ya da trafiğe daha az otomobil çıkacak. Bunun yanıtı bende değil, kısa
ve orta vadede bunun yanıtını hep birlikte hissedeceğimizi düşünüyorum.
Zira, otoban kalitesinde yollardaki trafik yoğunluğuna
baktığımızda ise, buradaki trafik yoğunluğu durumu neredeyse sabit kalmış ve
hatta azalmıştır. Yani durum matematik olarak iyileşmektedir. 2012 senesinde
kilometreye 566 otomobil düşerek 2005'in bile altında bir trafik yoğunluğu
sağlanmıştır. Peki gün geçtikçe teknolojisi artan otomobillerin hakim olduğu bu
kaliteli yolların uzunluğu da artarken trafik yoğunluğunun sabit kalmasının
nedeni ne olabilir? Bu durumun yakın gelecekteki yansımaları nasıl olacaktır?
Sathı kaplama yollara artık pek yatırım yapılmıyor, zira
günümüz medeni şartlarına uygun olan yollar bunlar (yani çoğunluk olan yollar) değil
ve tablodan da göreceğiniz gibi bunların uzunluğu son 7 yılda %8 azalarak
50.000 km.den 46.000 km.ye azalmış durumda. Ancak diğer tarafa yani daha
kaliteli yollara yapılan yatırıma bu süreçte hız verilmesine rağmen trafik
yoğunluğunun toplamda rahatlaması sağlanamamaktadır.
Ya daha fazla ve daha hızlı yeni kaliteli yollar yapılacak
(açılacak) ya da otomobil pazarı baskılanarak trafik yoğunluğunun artışı, yani
özellikle büyük şehirlerde yaşanmakta olan ızdırabın önüne geçilmeye
çalışılacak.
Otomobil satıldıkça sağlanan vergi gelirlerinden daha medeni
karayolları yol altyapısına aktarılacak kayda değer bütçelerden vazgeçmek
akılcı olmayacağına göre, bir yandan otomobil pazarı aynı lineer çizgide
artarken ondan daha hızlı bir artışın yeni ve/veya dönüştürülmüş modern asfalt
beton yol yatırımların da sağlanması kaçınılmaz gözüküyor.
Yaklaşık 6.500 km. sathı kaplama yolun asfalt betona dönüştürüldüğü
ve yaklaşık 23.000 km. yeni asfalt beton yol inşa edildiği bir 2014 senesi
Türkiye yollarının; daha güvenli, daha az sıkışık ve daha medeni bir ülke olma
yolunu açmakta olacağını da hayal etmeden duramıyorum.
Bunu hayal ediyorum etmesine de, ya tersi olur ve otomobil
pazarı o görünmeyen el tarafından bir kez daha baskılanır ve trafik yoğunluğuna
gelişerek değil de durarak çare bulunmaya çalışılır diye korkmadan da
duramıyorum.
Bir önceki yazımdan anımsarsanız, Türkiye hafif araç
pazarını 2011 senesi sonunda dünyanın en büyük 17nci pazarı noktasına getiren
son 4 yıllık büyüme trendi, 2012 yılında olumsuz iç ekonomik koşullar (ve
otomobilde ÖTV artışı nedeniyle) tarafından terse dönmüş ve 2011 yılındaki
yaklaşık %10'luk bir daralmayla Türkiye'nin dünya sıralamasındaki yeri de
20nciliğe inerek Türkiye otomotiv pazarı
2012'de Kaybeden olmuştu.
Biz neredeyse bir çok konuda dünyaya "meydan okuyan ülke" olmaktayız,
neden bu tavır otomobil ve onun ihtiyaç duyduğu koşulların sağlanmasında da
yaşanmasın ki? Bahse konu olan bu yol koşulları hızla iyileştirilirse Türkiye
ve onun otomobil pazarının Kazanan olacağı,
kesin. Aksi takdirde o görünmeyen el korkarım bir kez daha...
"Asla Vazgeçmeyenler"in yeri, Kazananlar Kulübünde
tekrar görüşmek üzere...
Yazının orijinali için aşağıdaki linki tıklayınız;